Hollywood'un yıldız avcıları; kapkara teni, kepçe kulakları ve sapsarı dişleri olan genç bir adamdan, dünyanın bütün kadınlarının hayran olduğu ''Clark Gable'' imajını yaratmış ve litaratüre ''Clark çekmek'' deyimini kazandırmışlardır.
Rock Hudson ise imajıyla kadınların ilahıyken AİDS olduğunda cinsel tercihini açıklaması kadın hayranlarını düş kırıklığına uğratmıştır.
Uzun yıllar İngiliz sömürgesine karşı özgürlük mücadelesi veren Mahatma Gandhi’nin; '' Atatürk onları yeninceye kadar Tanrıyı İngilizler zannederdim'' demesinde biraz olsun imajın etkisi yok mudur?
Büyük İskender kendisine ''Güneşin oğlu'' diyenlere: '' Güneşin oğlu olmadığımı her gün çanağımı temizleyen bilir'' diyerek, çişini yaptığı kabı hatırlatır.
Eski Yunanistan da ''Damokles'' adlı bir asker de kralların hayatına imrenir, onlar gibi yaşamak ister. Bunu anlayan kral bir gün bir ziyafet vererek Damokles’i şeref yerine oturtur ve tam tepesine at kılıyla ucu sivri büyük bir kılıç asar, kılıç her an düşecek gibidir. Damokles çok korkar ve krallığın kendi zannettiği gibi bir makam olmadığını öğrenir.
Edebiyat konusundaki birikimine hayranlık duyduğum; şair ve yazar, aynı zamanda tiyatrocu olan değerli arkadaşım Hasan Songür'de hemşehrilerinin ona yakıştırdığı imajından dolayı yaşadığı hadiseyi şöyle anlatıyor:
'' Kasabamızda bir kütüphane var. Haftada bir gün kütüphaneye uğrayıp üç kitap alıyorum. Kahvehanelerden birine uğrayıp çayımı içerken kitapları şöyle bir karıştırıyorum.
Yani bizim kasabalılar beni hep kitapla beraber görüyorlar. Diğer zamanlarım fasulye tarlasında geçiyor. Geçen yıl kurbanlık keçi yetiştiren biri dedi ki:
- Hasan fasulyenin samanını bana sat. Keçiler fasulye samanını çok severek yiyiyor.
- Tamam nasıl olacak o iş? - dedim.
- Samanları tahrayla kıy. Çuvallara doldur. Traktöre yükle benim samanlığa yık. Benim ahırda keçilerin gübresi var. Onları çuvallara doldur. Traktöre yükle al götür. Bir çuval samana bir çuval gübre.
Bu teklif karşısında gülümsedim.
Nereden baksan samanları kıymak beş günümü alırdı. Gübreleri çuvallamak iki günümü. Traktörün seferi elli lira. Beş seferde anca iş biterdi. Samanın çuvalı on beş lira idi. Hayvan besleyenler gübre evlerinin yanında koku yaptığı için bedava tarlaya döküyorlardı. Onu da döktürmüyorduk. Çünkü o gübrenin olduğu yere domuzlar geliyor tarlayı Allah bullak ediyorlardı.
Durum buyken böyle saçma sapan bir teklif bana nasıl yapılırdı? Şaşkındım, vakıayı enişteme anlattım.
- Nasıl böyle bir teklif yapar anlayamadım. - dedim.
Eli hiç kitaba değmemiş gözü bir satır görmemiş ama her şeyi bildiğini sanan eniştem:
-Sen oralarda buralarda elinde kitapla dolaşıyon, kitap okuyon ya.. Herkes senin salak olduğunu düşünüyor, dedi.''
İmajımızın, kendi öz kişiliğimizi unutturmaması ve başkalarının imajlarının da bizi yanıltmaması dileğiyle,
- Esen kalın.
Çok güzel misaller. Böylesine değerli ve yaşanmış hikâyeler bizlere hayatın gerçek yüzünü gösterirler. Kaleminize sağlık Sevgili Yazarım. Yazılarınızın devamını diliyorum...
Çok teşekkür ederim Deniz Bey.