Bazen '' Açık konuşmayı severim '' deriz. Bazen de: '' Bak açık açık söylüyorum. '' diye konuya gireriz. Bazen bu cümle: '' Ben açık sözlü bir insanım. '' şekline dönüşür. Şayet böyle biri isek, çoğu zaman bu huyumuzla da övünürüz. Çünkü , sonunda üzülecek olsak bile açık sözlü olmak güzeldir. Cesur insanların işidir ve kişi bu huyu ile övünmeyi hak eder .
Fakat hayatta her şeyi, her zaman ve her yerde açıkça konuşmak doğru mudur ? Çünkü bazen bunu yapmak karşımızdaki insanda derin yaralar da açabilir. Biz açık sözlü olmakla dürüst davranacağımızı düşünürken, bir başkasının çok üzülmesine de neden olabiliriz.
Bazen de açık sözlü olmakla , patavatsızlık yapmak birbirine karışır.
Fransız ihtilaline giden yolda; halkın yoksulluktan sokaklara dökülüp '' Ekmek istiyoruz '' diye bağırması karşısında Kraliçe Marie Antoinette ' nin '' Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler '' demesi bir patavatsızlık örneği olarak tarihe geçmiştir. ( Gerçi Kraliçe bu sözleri söylediğinde -pasta- derken başka bir ekmek türünü kastetse de düşünmeden konuşmuştur.)
Bazen açık sözlü olmak, saygısızlık ve terbiyesizlik yapmakla eş anlamda da olabiliyor.
Çok uzun zaman önce babamdan bir Türk hükümdarına ait anekdot dinlemiştim. Yanlış hatırlamıyorsam Timurleng'di.
Timurleng bir gün yanında veziri ve hanımı olduğu halde yürürken birden kaba etinin avuçlanmasıyla hiddetle arkasına dönerek ; '' Bre kimdir o densiz !'' diye bağırınca , veziri ezile büzüle : '' Affedin Hünkarım, ben sizi hanım sultanım zannetmiştim. '' der.
Gerçekte bu olay olmuş mudur , ( Olduysa bile o vezir sağ kalmış mıdır ) bilinmez, belki de sadece bir rivayettir.
Fakat bu kıssadan da görüleceği üzere bazen açık konuşmak adına pot kırabilir, düşünmeden patavatsızca da konuşabiliriz.
Bu iki durum arasındaki arasındaki çizgiyi iyi ayırt etmek gerekiyor.
Bir adam katıldığı bir partide uzun yıllardır görmediği arkadaşı ile konuşuyordu. Biraz ilerideki kadını işaret ederek :
- Bak azizim. Şu kadının çirkinliğine bak Allah aşkına.
- Ama dostum, o benim karım.
- Ah, öyle mi ? Bilmiyordum. İnanın çok üzüldüm.
Beriki başını salladı:
- Ya ben ne yapayım ?
Açık sözlü büyükler gibi , çocuklarda çoğu zaman bu konuda sınır tanımazlar.
Aydın Boysan bir kitabında anlatmış:
Büyümüş de küçülmüş dediğimiz tipten bir çocuk annesiyle şöyle konuşuyor:
'' Anne ! Çocukları leylekler mi getirir? ''
'' Evet yavrum. ''
'' Pekiyi, Noel hediyelerini de mi Noel Baba? ''
'' Evet çocuğum...''
'' Bütün yiyeceklerimizi bize Tanrı mı bağışlar? ''
'' Elbette evladım. ''
Çocuğun son sorusu da şöyle:
'' Pekiyi babam ne işe yarar öyleyse?...''
Doğruları her ne pahasına olursa olsun açıkça konuşmaktan çekinmemeniz dileğiyle, esen kalın.
Düşünüpte yazamadığım yada yazma fırsatı bulamadığım konuları tam benim düşündüğüm gibi yazmışsınız.Okuyunca rahatlıyorum kaleminize sağlık.
Keyifle okudum; güldüm....
Kalemine sağlık öğretici bir yazı bizdede evren söylemiş ti selamlar.