Bu zamanda, özelikle haberleri dinledikten ve bazı televizyon programlarını izledikten sonra umutsuzluğa kapılmamanın mücadelesini vermek oldukça zorlaşıyor.
Kadın cinayetleri durmuyor. Öldürülen, tecavüz edilen bebeklere ve küçük çocuklara bu vahşeti yapanların arasında; anne, baba, ağabey gibi yakın akrabalarının olması ise bu olayları daha korkunç bir hale getiriyor.
Ve incir çekirdeğini bile doldurmayacak nedenlerden dolayı insanların gözünü kırpmadan ellerini kana bulamaları... Akla, hayale gelmedik yöntemlerle yapılan hırsızlıklar, soygunlar... Kundaklamalar... Kamu mallarına yapılan saldırılar...ve en önemlisi de beyin göçleri... İnsanı; ''Daha neler göreceğiz yaşayacağız, bunlar neden oluyor, çare nedir?'' diye düşündürüyor.
Ünlü hiciv üstadı Şair Eşref’e anlatılan bir hikayedeki zamanları yaşıyoruz sanki.
Şair Eşref, hükümet aleyhindeki yazılarında, sanatçıların, ilim adamlarının gelişmiş ülkelere göç ettiklerini belirten ifadelerinden dolayı hapse atılır. Hapisten Mısır'a kaçarken yolda İshaklı Salih adında bir tüccarla tanışır, Salih ülkesini terk etmek zorunda kalan Eşref'in üzüntülü halinden etkilenerek ona şu hikayeyi anlatır:
''Afyonun kazası Sultan Dağı'na etrafı kale duvarlarıyla çevrili olduğu için eskiden Saklı derlermiş. Evvel zaman içinde Saklı Beyliğine bir ihtiyar bilgin gelir. Orayı beğenerek yerleşmek ister, ama her gelen bilgin gibi o da sonra gitmeye kalkar. Halktan biri, önüne geçerek: -Bu memleketin ne özrü var, hiç bir bilgin durmaz, giden gelmez; bunun sebebi nedir? - diye sorar. İhtiyar ona bunun nedenlerini açıklar.
-Her ülkede iki büyük kapı vardır. Had ve Dirayet Kapısı. Bir üçüncü kapıda Şeytan kapısıdır. Had Kapısı, yüce bir kapıdır. Had anlam olarak; hudut derece, değer demektir. İnsan olmak haddini bilmekle, haddini bilmek bilimle başlar. Bir memleketin büyükleri bu kapıyı gönüllerinde ve hayatlarında açık tutmayı bilemezlerse ülkelerinde de açamazlar. Böylece arkalarından sürüklediklerini de aşırılıktan aşırılığa koşturur, hırs yükü ile çökerler. Ülkelerinde had kapısını açan hükümetlerin halkı bilim yolunda güçlü yetişir. Haddini bilmeyecek düşmanlara karşı güçlü olurlar, halkı bilginlere sevgiyle yer verirler.
İkinci kapı Dirayet Kapısıdır. Zeka, bilgi, iktidar bu kapının yapısıdır. Bu kapıya ''Dur Kapısı'' da denir. Çünkü, gerçekten dirayet sahibi olanlar nerede durup nerede koşacaklarını, ülkeyi yönetecekleri zaman da kimlere dur diyeceklerini bilirler.
Üçüncü kapı: Şeytan Kapısıdır. Lanet edilecek iş ve hareketleri yapanlara yer ve imkan veren memleketlerde bu kapı ardına kadar açılır. Sizler her iki önemli kapıyı kapamış, yalnız şeytan kapısını ardına kadar açmışsınız. Bilginlere yer, kıymet ve imkan verilmiyor. İhanet, haset ve fesat rüzgarları bu kapısı açık ülkelerde eser. Onun için sizde hiç bir bilgin durmaz,'' cevabını verir. ''
Bu öyküden çok etkilenen Şair Eşref: '’Allah bize dirayet kapısını açmışların himmeti ile memleketimize Had Kapısı'ndan girerek kavuştursun!'' diyerek dua eder.
Eşref'in duasını; ülkesinden uzaklaşmak, gitmek zorunda kalan bütün bilge insanlara ithaf ederken; Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi dirayet sahibi bir kahramanın kurduğu Cumhuriyetimizin 101. yılını kutlar; Onun izinden giden ve gidecek olan herkese esenlikler dilerim.
Çok güzel bir yazı... Kutluyorum... Derinlikli bir içerik...
‘’Adı unutulmuş küçük bir ülkenin, adı duyulmamış en değersiz yarı bile, kendi gücü içinde bütün dünyayı değiştirmek, yeniden yapmak çabası içinde değilse, yazık onun harcadığı mürekkebe kağıda, yazık o yazıları okumak için okurların boşa giden zamanına’’ Aziz Nesin Mum Hala 1 adı kitabından ’’Tarih dünleri göstererek bu günleri anlamamıza [yarayan], yarınları bugünden gösteren [kain] bilimdir.’’ Aziz Nesin Mum Hala 2 adlı kitabından ‘’Uygar insan şimdinin içinde geleceği yaşayandır. İnsan ne kadar uzun zaman ötesini ( hatta ölümünden sonrasını tasarlayarak) yaşıyorsa o kadar uygar demektir.’’ Aziz Nesin Sora Sora Cennet Bulunur adlı kitabından ’’Yazarların işlevi, çağının tanığı olmakla kalmayıp tanığı olduğu çağını yorumlaması ve yorumlamakla kalmayıp yapıtlarıyla, önce kendisinden, başlayıp, çevresine, ortamına, halkına, giderek bütün dünya insanlarına tarihsel gelişim doğrultusunda ve estetik ölçü, biçim ve biçemlerde, değiştirme ve özlem istemini vermektir. Yazar, başta kendi olmak üzere okurlarını kendilerini ve koşullarını değiştirmeğe özendirmelidir yapıtlarıyla. Çünkü her yaşanan zaman, uzun vadede yaşanılacak zamandan kötüdür. Yazarlar, o iyi ve güzel geleceği ivedileştirmeye çalışmalıdır. Bu yüzden zamanı durdurmaya, o*** durumu olduğu gibi korumaya çalışan iktidarlarla sürekli çatışma içindedirler.’’ Aziz Nesin İnsanlar Konuşa Konuşa adlı kitabından ‘’… İnsanlar bu kanlı boğuşmalarına iki kutsal ve yüce kavramı gerekçe olarak gösteriyorlar; biri dinsel bağnazlık, biri de ulusal bağnazlık. İnsanlık, bilim gele gele gele geldi, yeniden eski çıkmaza girdi. Din köktenciliği ve kökten milliyetçilik… Niçin bu çıkmaza girdik? Çünkü Yeni Dünya düzeninin kurucuları, kendi ülkelerinde, ama yalnız kendi ülkelerinde toplumsal adaleti kurmak ve kuru***ı korumak için, yaptıkları silahları bizlere satıp çocuklarımızı öldürmeye gereksiniyorlar. Çok da iyilik ve yardımseverdirler ve dini bütün insanlardır. Afrika’da ölmek üzere o*** derisi kemiğine zar gibi yapışmış zenci çocuklarına süt tozu göndererek yardım ederler ve Allah’ı da memnun ettikleri gibi Bosna’da da ırzına geçilmiş kadının yaralı çocuğu için tendürtiyot ve pamuk göndererek cennette kendilerine güzel manzaralı bir parsel ayırtmış olurlar. Yeni Dünya düzeninin uygar insanları, kendilerini özgür sanan yeni kölelerdir, Yeni Dünya düzeninin sözde özgür insanları, kendilerini hanımefendi ve beyefendi sanan uşaklardır. Yeni Dünya düzeninin kendilerini çağcıl sanan insanları, Yeni Dünya düzeni denilen yeni emperyalizmin gönüllü esirleridir. Köle olduklarından, uşak olduklarından, esir alındıklarından haberleri bile olamayan iyi niyetli ve iyi yürekli insanlarla köleliğe, uşaklığa, esirliğe savaş ve savaşım verilecek… Günümüzün has aydını eski Yunan tragedyalarının kahramanlarına çok benziyor. Nasıl onlar yazgıları gereği oyunun sonunda tanrılara yenilmek zorunda olduklarını biliyorlardıysa ve bunu bile bile ölümü göze alarak yine de savaşıyorlardıysa, günümüzün has aydınları da, modern çağın baş tanrısı o*** Yeni Emperyalizme yenilmeye yargılı olduklarını bilir ve bunu bilerek savaşıyorlar. Şunu da biliyoruz, ne denli güçlü olursa olsun tarihte ölümsüz hiçbir tanrı yoktur. Aydınların görevi tanrıların olabildiğince çabuk ölmelerini sağlamaktır. Aziz Nesin Çuvala Doldurulmuş Kediler adlı kitabından ‘’Sanat, yaşanılmakta o*** gerçekliği, yaşanması istenilen gerçekliğe dönüştürmek çabası ve savaşımıdır. Bunun için de sanatçı, yapıtlarıyla ve bütün etkinlikleriyle, kendisini ve kendisiyle birlikte çevresini, toplumunu ve dünyayı güzelleştirmek için değiştirmek ister. Seslendiği kişilere bu değişme ve değiştirme bilincini vermeye, o özlemi duyurmaya çalışır.’’ Aziz Nesin Ah Biz Ödlek Aydınlar adlı kitabından AZİZ NESİN'İN SON İSTEĞİNİ YERİNE GETİRİR MİSİNİZ TARİH DÜŞÜRMENİN TAM ZAMANIDIR Aziz Nesin: Şiirin Tam Zamanıdır şiirin de ‘’bir şiir yazıp tarih düşürmeli’’ demiş. Şiirin Tam zamanıdır ... Ne ölmeliyim ne öldürmeli Bu sonuncusunu da burada bitirmeli Ucundan Kan damlayan bıçaktan da güzel Bir şiir yazıp tarih düşürmeli Her şeyin zamansız olduğu bu zaman İşte şimdi şiirin tam zamanıdır ...Tarih düşürecek ‘’Son İstek’’ şiirini yazmış. Son İstek Bitki olacaksam Çayır çimen olayım Aman baldıran değil Yol altında kalacaksam Gelin arabaları geçsin üstümden Çelik paletler değil Üstümde çocuklar koşuşsun Ne kaçan ne kovalayan Askerler değil Kerpiç yapacaksanız beni Okullarda kul***ın Cezaevlerinde değil Soluğum tükenmez de kalırsa Islık öttürsünler Aman ha düdük değil Kalem yapın beni kalem Şiirler yazan sevi üstüne Ölüm kararı değil Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında Sakın Ola ki Silahlarda değil Aziz Nesin son isteğin de: Gelin arabaların üstünden geçtiği, çocukların üstünde koşuştuğu, savaşsız, silahsız, askersiz, polissiz, cezaevsiz, ölüm kararlarının yazılmadığı… Böyle bir dünya istemiş. Nesin’in son isteğini… Yerine getirmek için: savaşsız, silahsız, askersiz, polissiz, cezaevsiz, ölüm kararlarının yazılmadığı… Böyle bir dünya amacıyla: Nesin Vakfı Çocuk Cennetinin bahçesinin herhangi biyerindeki Aziz Nesin’in gömütünün üstünden gelin arabaları ile geçerek, çocukları üstünde koşuşturarak, son isteği yerine getirilince: Türkiye’ye yayılacak, Türkiye’den dünyanın her yerine yayılacak. Dünyanın her yerinden de Aziz Nesin’in son isteğini yerine getirmek amacıyla: her renkten, dilden, dinden, ırktan gelin arabaları ve çocuklar Türkiye’ye gelip: savaşsız, silahsız, askersiz, polissiz, cezaevsiz, ölüm kararlarının yazılmadığı… Böyle bir dünya için, Nesin Vakfı Çocuk Cennetinin bahçesinden bilimsel düşünen Aziz Nesin’in gömütünün üstünden gelin arabaları ile geçecekler, çocuklar üstünde koşuşacaklar - özellikle 23 Nisan... Renkler, diller, dinler, ırklar bilimsel düşünen Aziz Nesin’in son isteğinin… Çevresinde birleşip kaynaşarak, küresel toplumsal devinim (tarihsel gelişim) hız***acak. Zaten diyalektik yazgısı gereği bilimin potasında eriyerek bilime dönüşecek dincilik, ırkçılık küresel toplumsal devinim (tarihsel gelişim) hız***arak bilime dönüşerek TARİH düşecek. ‘’Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir’’ Atatürk. Düşen tarih yeniden yıl 1-1-1’den başlayarak; Milat’tan önce, Milat’tan sonranın yerini: Aziz Nesin’den önce, Aziz Nesin’den sonra alıp; tarihler: Aziz Nesin’den önce, Aziz’den sonra diye yazılıp anlatılacak. Tarihin düşmesine koşut olarak yine diyalektik yazgıları gereği, dünya böyle bir dünyaya dönüşecek, Böyle Bir Dünya Nasıl bir dünyamı Kışlasız Kışlaların koruduğu bankasız Bankaların baş belası cezaevsiz Kışlalar bankalar cezaevleri olunca Olmazsa olmayan genelevsiz Ve bunların hepsini koruyan tapınaksız Ve büyük harfi O’ları hiç olmayan Düdüksüz komutsuz komutansız A***larında söylevsiz konuşu*** Yollarında rap rap değil Türkülerce danslarca yürünen Düşmansız savaşsız Ve bütün sizlerin biz Bizlerin hepimiz olduğu İşte öyle bir dünya ki Düşünceler zincirsiz Sözler kelepçesiz Seviler yasaksız Aziz Nesin A.N Atatürk’ün hedefi ‘’Yurtta Barış Dünyada Barış’’ olacak. Ve derinliği meydana çıkan Aziz Nesin’in: Dünyanın her yerinde yok satacak kitaplarının; kısa vade de kapalı gişe, orta vade de stadyumlarda, uzun vade de tüm dinlerin tapınaklarında oynayacak oyunlarının; Vakfının: bahçesinin herhangi biyerindeki gömütünün üstünden geçecek gelin arabalarının, üstünde koşuşacak çocukların, geziye geleceklerin… Maddi ve manevi katkılarıyla Nesin Vakfı Çocuk Cenneti büyüyerek, ülkeler arasındaki sınırlar kalkarak, dünya Cennetleşerek CENNET - altın çağı - başlayacak Çocuklarıma Diyelim ıslık çalacaksın ıslık Sen ıslık çalınca Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes Kimse çalamamalı senin gibi güzel Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın Senden önce kimse saymamış olmalı Senin saydığın gibi doğru ve güzel Hem dalgaları hem saymasını severek De ki sinek avlıyorsun sinek En usta sinek avcısı olmalısın Dünya sinek avcıları örgütünde içinde yerin başta Örgüt yoksa seninle başlamalı Diyelim zindana düştün bir ip al Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir Sonra yıldızlardan kolyeyi Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir Say ki hiç bir işin yok da düşünüyorsun Düşün düşünebildiğince üç boyutlu Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya Sanki senden önce hiç düşünen olmamış Dalga mı geçiyor düşler mi kuruyorsun Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum Düşlerini som somut görüp şaşsınlar Böyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz De ki bütün işe yarayanlar İşe yaramaz sanı***lardan çıkar Aziz Nesin … Bu. Bugünkü koşullarda (dünya konjonktüründe) ordusuz, askersiz silahsız Türkiye istemiyorum ama şuna inanıyorum ki Türkiye, İsviçre’den daha güvenli biyerdir. Savaştan en uzak ve güvenli yer olabilecek Türkiye, öteden beri savaşa en yakın, en tehlike altında en güvensiz yer olarak görülmüş ve gösterilmiştir. Türkiye’nin en büyük tehlike olarak gösterilen iki önemli özelliği, Türkiye’nin en büyük gücü olarak kul***ılabilir ve kul***ılmalıdır. Bunlardan biri, Türkiye’nin jeopolitik konumu, biri de Türkiye’nin halklar ve kültür çeşitliliği… Bu ikisi de Türkiye’nin savaşa karşı en büyük güvencesiyken, yanlış kul***ılmak yüzünden Türkiye’nin en büyük tehlikesi olmuştur. Bu iki özelliğin Türkiye için tehlike yada güvence olması bu ikisinin doğru yada yanlış uygu***masına bağlıdır. Aziz Nesin İnsanlar Konuşa Konuşa adlı kitabından
ATAM İZİNDEYİZ!’’ Ata’m senden sonra ülke Türk İslam sentezinde Laikliği soruyorsan, Politika dehlizinde Kodamanlar senden sona, Devrimlerin tavizinde. Anlatayım halimizi, Bana lütfen ver izinde… Yobazlarla gericiler, Onlar bizden daha zinde. ‘’Ata’m, Ata’m…’’ derler ama, Bir adınız var sizin de… Ne laiklik ne halkçılık, Anlatayım, çok hazin de… Çoktan beri sahteciler Ağır gezer her vezinde. Tek umut var, o da yalnız Amerikan dövizinde! * Sorma Ata’m, halimizi Hal mi kaldı anlatacak… İşte geldik dizindeyiz! Yata yata çok yorulduk Tatil yaptık izindeyiz! * Sanayide henüz daha Cafer için lazım diye Amerikan bezindeyiz! Geçeceğiz Avrupa’yı Ama şimdi izindeyiz! * Hocamız var, hacımız var Uçan kuşa borcumuz var Eloğlunun ağzındayız! Ama bizi zor bulurlar Bahar, yaz, kış izindeyiz! * Evet, doğru söylemişsin ‘’Türk milleti çalışkandır’’ Biz de senin tezindeyiz! Dinlenmekten yorulduk da Onun için izindeyiz! * zinde kuvvet diye söz var Kimse bilmez adresin Ah zindeyiz, vah zindeyiz! Bugün değil bu yıl değil Çoktan beri izindeyiz! * İlerledik Atam öyle Şimdi görsen tanımazsın: Amerikan tarzındayız! Arasan da bulamazsın Otuz yıldır izindeyiz! Aziz Nesin Azizname adlı
Tebrikler; çok güzel olmuş...
Emel hn. sizi kutluyorum . Tarihe geçecek bir yazı . Tüm ulusların ve insanlığın bilmesi gerekir. En içten sevgilerimle . . .
Çok güzel ve günümüze ışık tutan bir yazı sizi kutlarım kaleminize sağlık, büyük anlam ifade eden bir yazı.
Emel Hanım düşünce ve yorumlarınıza aynen katılıyorum. Şair Eşref dönemin iyi bir hiciv ustasıdır. Ayrı bir renk katmış.
Elinize, yüreğinize sağlık. Harika bir yazı yazmışsınız. Sizi tebrik ediyorum.
Elinize kaleminize sağlık değerli Arkadaşım.
hanfendi sizi bütün kalbimle tebrik ederim. memleketimizin durumunu cok güzel anlatmışsınız. kaleminize kuvvet KEMAL IŞIK EMEKLİ ÖĞRETMEN