Zaman zaman bazı kişiler, onların içinde bulundukları durumlar ve olaylar bende eski bir İngiliz filminin adı olan bu ifadeyi çağrıştırıyor. '' Her Devrin Adamı''olmak . Aslında filmin orijinal adı tam olarak böyle değil , Türkçeye bu şekilde çevrilmiş.
Her devrin adamlarıyla , hepimiz mutlaka karşılaşmışızdır. Bunlar ; haksızlık, adaletsizlik, zulüm kendi menfaatlerine zarar vermediği , kendilerine dokunmadığı müddetçe hayatlarından memnunlardır. Ve onlar için her şey , her zaman yolunda gider.
Bu adamlar , bukalemun gibi girdikleri her ortamın rengine uyum sağlarlar, güce taparlar. Bu güç ; bazen para, bazen şöhret ve bazen de siyasi erktir.
Ve gücü elinde bulunduranların kim ya da nasıl biri olduğuna önem vermezler. Onların etrafında pervane olurlar. İdealleri, prensipleri , ahlaki değerleri yoktur , tek düşünceleri kendi çıkarlarıdır. Korkaklardır.
Dilleri, dinleri, ırkları, yaşları , meslekleri, cinsiyetleri , vatanları farklı olsa da onlar hep aynıdır ve her yerde, her zaman vardır.
Eski siyasetçi ve devlet adamlarımızdan Süleyman Demirel , muhalefetteyken partisine sayıp söven bir millet vekilini , kendi tarafına alınca dava arkadaşları Demirel'e ; '' Bu adamı nasıl partiye alırsınız sürekli size ve partiye sövüp duruyordu '' deyince, Demirel: '' Evet haklısınız o zaman bize sövüyordu, Şimdi de karşı tarafa saydırıp sövsün diye aldım. '' der.
Benim hiç sevmediğim, tahammül edemediğim her devrin adamları ise edebiyat ve sanat camiasından olanlardır. Çünkü sanatçı olmak , yazar -çizer olmak ; çirkinlikleri güzelleştirmektir. Kötülükle ve kötülerle mücadele etmektir. Sanatçı olmak aykırı ve muhalif olmaktır. Her devrin adamı olurlarsa -soytarıya- dönüşürler.
'' Her Devrin Adamı '' olarak adlandırılan filminde ; (-Ütopya- kitabının yazarı ) , din adamı ve hukukçu olan Thomas More 'un hayatı anlatılır. More, Kral 8. Henry'nin bile baskılarına boyun eğmez , onun kraliçeden boşanmasını onaylamaz. Kendisine sunulan makamı, parayı ve şöhreti reddeder. Ve öldürülmek pahasına inançlarından vazgeçmez.
O her devrin adamı değildir, her devirde olması gereken adam gibi adamdır. Filmin orijinal adı '' Her devirde kötülüklere karşı direnen, mücadele eden, dayanan adam '' anlamındadır. Ve hayatta ihtiyacımız olan şey bu adamlardır ve hayatı onlar gibi namuslu ve cesurca yaşamaktır.
Doğru tektir , çifte standartlı ahlak anlayışının hüküm sürdüğü yerde her türlü ahlaksızlık vardır.
'' Gelen ağam, giden paşam '' '' Bana dokunmayan yılan bin yaşasın '' gibi vurdumduymazlığı ve ikiyüzlülüğü normalleştiren atasözlerimizi örnek alarak yaşayanların unutmaması gerekir ki, bir gün gelen ağa giden paşayı aratabilir ve o yılan bir gün kendilerine de dokunabilir.
Başrollerinde Leo Me Kern ve Orson Welles gibi oyuncaların olduğu ve yönetmeni Fred Zinnemann 'ın en iyi filmlerinden biri olan 6 oskarlı ve 27 farklı ödül almış film çok eski olmasına rağmen , konusu itibariyle her devirde , sıkılmadan izlenecek ve yadırganmayacak bir film. Video kaseti belki bulunmayabilir , fakat filmi görmediyseniz bilgisayar üzerinden seyredebileceğinizi düşünüyorum.
Her devrin adamlarından uzakta nice güzel günler dilerim.
Esen kalın.
Çok zor bir konuyu işlemişsiniz. Bütün insanları tanımak mümkün değil. Yani sizin doğrularınız benim doğrularımla her ne kadar birleşmese de, yine de bir yerde kesişebilir. kesiştiği noktada taraf değiştirmiş olmayız. Sıkıntı, tarafsız olamamak, objektif kararlar alamamakta. Yetiştirilme tarzımızdan kaynaklı bir durumdur objektif olamamak. Dindar, milliyetçi, komünist, solcu, sağcı olmak veya benzerleri, objektif olmamıza engel koyan en büyük etkenlerdir. Kötü de olsa en büyük misal, sporu çok seversiniz ama takım tutmanız o sevginin engelidir. Alınan bir karar tuttuğunuz takıma zarar veriyorsa, doğru da olsa sizin tahlil etmeden beğenmemeniz için yeterlidir, gibi...
Malesef TÜRKIYE'de cok her devrın adamı
Vatandaşlarının iyi eğitildiği ülkelerde her devrin adamı olmak, her devirde gemisini yüzdürmek, insanların gözünü boyamak o kadar da kolay değildir. Eğitim, eğitim, eğitim...