Bir savaşta, organize bir saldırıda düşman hiç bir zaman sizin güçlü ve kuvvetli olduğunuz noktadan gelmez. Gerekli incelemelerini yapar ve en zayıf noktanızı, en yetersiz olduğunuz yönünüzü ve kendisinin en güvenli olarak hareket edebileceği ve kaçabileceği açığınızın olduğu tarafı seçer ve saldırıya girişir.
İşte ülkemizde çıkarılan yangınlar da tamda böyledir. İncelenmiş, seçilmiş ve stratejik olarak uygulamaya sokulmuş. Türkiye'nin doğa ve orman güvenliği maalesef yetersizdi de demeyeceğim, yoktu, yoktu. Kaldı ki Türkiye'nin güney bölge sıcaklık ve kuraklık değerleri bir yangında felaketi yaşayacağının sinyallerine sahipti. Nitekim o oldu, çok acı ve felaket oldu.
Gelelim diğer zayıf noktamıza, bakınız soy kardeşlerimizin duyarlılığı, sevgisi, saygısı, anlayış ve diyalog açımız ( Diğer Türk Devletlerinin açıkça hissedilen ve görülen ), din kardeşimiz denen Araplarda maalesef yok. Onların büyük çoğunluğunun Türkiyeyi ve Türkleri kardeş gördüğü de yok. İşte Suriye'den, Afganistan'dan göç eden milyonlarca sığınmacı bizim güvenlik açıklarımızdan bir başka bir tanesi, onları ucuz işçi görüp varlıklarına ve gelişlerine sevinenlerin onlar ile ilgili ne gibi bir sevgi ve saygıları söz konusu olabilir ki, böylelerinin derdi zaten emek sömürmekti. Afgan, Afrikalı ve Suriyeli sığınmacıların varlıkları sayesinde hem onların emeklerini sömürüyorlar. Hemde bizim kendi çalışan insanlarımızın emeklerini bu sığınmacıların varlıkları ile sömürmüş oluyorlar. İşte bu sömürücülerin derdi salt insanlık değil ki, salt yardım değil, aynı zamanda sömürme amaçlarına destek olan platformun devamlılığının olması onların politik görüşü olmuş oluyor. Türkiye'nin bu sığınmacı konusunda gelmelerini özellikle merdiven altı kolay ve çabuk yoldan zengin olma sürgünleri destekledikleri gibi, aynı zamanda uluslararası Türk ve Türkiye düşmanları da bu sığınmacıların Türkiye'ye toplanması ve toplaşması konusunda sığınmacılara her türlü desteği veriyorlar ve destek oluyorlar.
Türkiye kendisine düşman unsur bu iki konudaki güvenlik açık ve zaafını bir an önce gidermek zorunda, ilkini zaten o yönlü techizat ve donanımı en kısa sürede tedarik ederek ve eğitimlerini sağlayarak. İkincisi ise sığınmacı konusunda kararlı ve etkin politikaları yürürlüğe sokarak. Türkiye'nin iktidarlarının ilk görevi Türk ulusuna hizmeti esas almak Türk ulusuna zararlar doğuracak sonuçlu politikalardan uzak durmak ve Türk ulusuna zarar sonuçlu politikalar uyguluyorsa da vazgeçmek. Yani sığınmacı konusunda olması gereken Türk ulusunun emek kesiminin zararlarının olmamasını sağlamak. Her kesime bireysel zarar vermeyebilir. Fakat zarar verdiği esas kesim zaten yoksul kesim, iş bulamayan kesim, dar gelirli kesim ve bu sığınmacı varlıkları ile asgari ücretin altında gelire zorlanan kesim bundan zarar görüyor. Bu zarar görme yanlış ve zarar verici sığınmacı politikalarından vazgeçilerek, ortadan kaldırılmalıdır. Peki sığınmacılara ne yapılmalı, bu konuda ancak imkanın ve kendi ulusun zarar görmeyecek şekilde politik hareket edilmelidir.