Her yerde okumuşuzdur, okumamış isek bile birileri bize şu sözü mutlaka söylemiştir "İnsan düşünen bir varlıktır" gerçekte bu böyle midir? İnsan düşünme yetisi olan bir varlıkdır, düşünebilme yeteneği ile yaratılmıştır, ama bu düşünebilen bir varlık olduğunu göstermez. Yetenek ile yaratılmak ile o yeteneği kullanabilmek arasında çok büyük farklar vardır. Resim yapma yeteneği ile yaratılan biri, hiç resim yapmaya heves etmemiş, onu geliştirmeye çalışmamıssa o yeteneği veren ne yapsın. İnsan denen varlık düşünme yeteneği ile yaratılmıştır. Bu yetenek geliştirilmez, sürekli meşgulde tutulur, imajlar empozelerle uğraştırılırsa insan düşünemez olur, yaşadığımız yüzyılda düşünme yeteneğini kullanamayan halkların yaşadığı bir devirdir. Gerçi bundan önceki yüzyıllardada geniş kitleler asla düşünme yeteneğini kullanmayı öğrenmemişler, düşünmelerinin üzerine düşünebilen bir takım gurup ipotek koymuş ve halkları bu şekilde idare etmişlerdir.
Dünyada yaşayan büyük bir insan kitlesi (Halklar)düşünmezler, düşündürülürler ve sevk edilirler.Bugün halkların yaşamakta olduğu her tip davranış, kurallar, idelojiler, dinler, mezhepler, her tip ayırıcı olgular halklara öğretme yolu ile verilmiş, standartlaştırılmıştır.
Sizin en basit zevkiniz, giyim tarzınız,yemek alışkanlıklarınız, hayata bakışınız bile size ait değildir. Siz daha önce sizin için düşünülmüş olanlardan kendinize en yakın olanı seçersiniz, o kadar inanırsınız ki kendinizin seçimleri olduğuna. Oysa sizin adınıza sizden önce düşünenler o seçimleri yapmıştı. Siz düşünülmüş olandan beslenirsiniz ve sanırsınız ki o düşünceler size ait. Bu düşünceler adına kamplara bölünür, yeri gelir ölür ve öldürürsünüz, hayatınızı vermeye hazır değerlerdir sizin için. Ama aslında hiçbirini siz düşünmemiştiniz. Hatta o düşünülenler üzerine küçük bir kum tanesi bile eklememiş, sadece her öğretilen öğreti gibi görmüş, duymuş, ezberlemiş ve tekrar etmiştiniz.
Düşünememe hastalığı dünyayı sarmış, düşünemeyen robotik davranışlara sahip canlı robotlara dönmüş durumdayız. Geniş kitlelerin düşünebilme yeteneğini kazandırmak da maalesef yine onlar adına düşünebilen insanların onlara acıma duygularına kalıyor. Halkların üstünden kendi düşüncelerini yayma ve uygulatma eylemlerini çekerlerse dünya daha iyi, yaşanılabilen bir yer haline gelecektir. Yönetme, idare etme, sömürme gibi kavramlar düşünebilen insanları , düşünemeyen beyinler üzerinde söz sahibi yapmaktadır. Düşünebilen gurup kendi düşüncelerini çıkarları doğrultusunda halklara empoze etmez, diğer düşünebilen guruplarla ortak bir akıl oluşturur ve yapıcı olurlarsa bunu halklara da öğretirler ve halkları savaşsız, zengin, mutlu,umutlu insanların yaşadığı bir gezegene dönüştürebilirler.Lakin çıkarlar ve güç dengeleri üzerinde kurulu dünya sistemleri insanı insanlıktan çıkarıp vahşileştirdiği için insanın beyni üzerindeki ipoteğin kaldırılması şimdilik mümkün görünmüyor.Belki de işe düzene göre kafa oluşturmaları öncelikli hedefleri olan eğitim sistemlerinden başlamalı insan yetiştirme ilkesi üzerinde yoğunlaşmalıyız.
Fakat iyilik ve kötülüğün had safhada savaştığı dünyamızda şimdilik bunun olma olasılığı ütopyadır.Yinede ümitsiz olmamak gerekir, insanın bugün yaşadığı her şeyde bir zamanlar bir ütopyaydı.