Günlük söyleşilerimizde
en çok duyduğumuz sözlerden biridir “Ben haklıyım” ” o haklı” ” haklı valla”
“haklısın” kelimeleri. Haklı olmak nedir?
Sözlük anlamı ile ”
İleri sürülen bir görüş düşünce her ne ise doğru olanın kendinin söyledikleri
veya eyleme döktüğü şeyler olduğu savı” Bizler en küçük
sohbetlerimizde bile haklılık esasını savunuruz. İster farkında olalım ister
olmayalım sürekli kendimize hak verme , haklılık arayışı içinde olan
varlıklarız. İyi bir olayda da kötü bir olayda haklı olmak ve haklılık
süreçlerini içimizde takip eden bir avukat var sanki. Belki de kendi iç
sesimizi dışımıza vurduğumuz kötü eylemlerimizde veya aklımızdan geçen ipe sapa
gelmez çetrefilli düşüncelerimizde rahatlamak için bir haklılık rantı elde
etmeye çalışıyoruz, çünkü yaptığımız veya düşündüğümüz şeyleri kendimize şirin
gösterme çabası içindeyiz bir şekilde. Şimdi “Hiç de bile ” “Ben asla öyle
düşünmüyorum” diyenleriniz olacak doğal olarak. Haklı olmak bizi
insanlıktan çıkaracak eylemlere sürükleme başarısını gösteriyorsa o zaman buna
bir dur demenin zamanı gelmiştir.
“Kısa bir hikaye ile
konuyu biraz daha açalım ” ;
Kadın dalgın dalgın
yürüyordu, rahatsızdı. kişisel sorunlarının yanında toplumsal sorunlarla da
boğuşuyordu. Ellili yaşlarını yaşıyordu. Eşinden ayrılmış , kirada oturuyordu.
İşten çıkarılmıştı. Eski iş yerine tazminat davası açmış dava beş altı yıldır
sürmekteydi. Bu arada işsizdi. Emekli olmasına iki yıl kadar vardı
primlerini tamamlaması için sigortalı bir iş bulup çalışması
gerekiyordu fakat yaşından dolayı kimse ona iş vermeye yanaşmıyordu. Çok
yakından tanıdığı ara sıra dışarıda görüştüğü bir iş yerinde
yönetici olarak çalışan bir kadın onu işe almıştı. Hemen sigorta yaptırmış,
asgari ücretle insan çalıştırmaya karşı olduğundan firmanın verebileceği
ölçütlerde asgari ücretin üzerinde bir maaşla onu işe almıştı. Fakat işe
alınan kadın kişisel problemlerini bir türlü aşamıyor işe çok kendini
veremiyordu. Sabahları geç geliyor, haftada iki üç kez de rapor alıyordu. İş
yerine ait sorumluluklarnı getirmekte çok zorlanıyordu. Yönetici kadın onu
anlamaya çalışıyor , sabır gösteriyor, sık sık sözlü olarak
hatalarını söylüyordu. Bu bir yıl kadar bu şekilde sürdü gitti. Haftanın
başıydı, sabahın erken saatlerinde telefon çaldı iş yerinde.
“Ben çok kötüyüm,
hastayım, hastanedeyim” diyordu İş yeri sekreterine.. Sekreter bumu
yönetici kadına ilettiği zaman kadın aşırı sinirlendi
“Yeter artık, bu ne
ciddiyetsizlik, bu ne işi ciddiye almamak, buna daha fazla katlanmayacağım”
dedi. Hemen muhasebeciyi çağırarak kadının tazminatını
hesaplamasını söyledi. Aşırı öfkelenmişti. Kendisinin suistimal edildiğini
tabiri caizse keriz yerine konduğunu düşünüyor daha da çok öfkeleniyordu,
öfkelendikçe sene içinde yaptığı yapmadığı, yanlış yaptığı her şeyi
bir bir hatırlıyor öfkesi bir kat daha artıyordu, en önemlisi de bu
hastalık söyleminin de yalan olduğundan çok emindi.
“Bir kez daha düşünseniz
dedi” iş arkadaşı.
“Ama ben haklıyım,
bunları bunları, yapmıyor mu? Kaç kere uyardığım halde dikkate alıyor mu?
Almıyor. Tamam yardım olsun diye böyle bir karar verdim ama onunda bir adım
gelmesi gerekmez mi? aramızdaki kişisel bir problem değil ki ,diyordu.
Arkadaşı;
“Evet haklısın, onu
savunacak bir şey bulamıyorum, çok yanlış yapıyor, kaç kere uyardım ben onu,
hiçbir iş yeri onu bu şekilde çalıştırmaz, fakat bu sefer sesi kötü geliyor,
galiba çok hasta” diyordu
“Hiç inanmıyorum, acaba
neden? ” “çünkü bendeki kredisini bitirmiş hanımefendi” dedi kadın manalı
bir şekilde.
“Kesin kararlı mısın
işten çıkaracak mısın?” diye sordu yeniden iş arkadaşı
“Evet, benim başka
insanlara karşıda sorumluluğum var, ona sağlanan olanaklara sahip
çıkmıyorsa ben ne yapabilirim. zaten elimden geleni yaptım elimden gelen sabrı
da gösterdim biliyorsun. Biliyorsun ki burada bir bütüne hizmet ediyoruz eğer
bu bütünden birisi kendi varlık nedenini yerine getirmezse diğer getirenlere
haksızlık olur.Burada herkes kendi üzerine düşene yapmak zorunda. Başka türlü
bir işletme işletilemez.
“Bir şey diyemiyorum
bende görüyorum olanları, haklısın ” dedi yeniden arkadaşı.
“Muhasebeci tazminatını
hesapladı, Pazartesi geldiği zaman konuşacağım “kendisi ile dedi kadın.
” O zaman pazartesi pat
diye mi çıkaracaksın işten onu”
“Hayır , iş arama
hakkını kullanacak, tazminatını da vereceğim”
“Peki, tamam o zaman”
dedi odadan çıktı arkadaşı.
Hafta sonu çabucak
geçmiş, hafta başı oluvermişti.
İş arkadaşı odasına
gelmiş ” Kararın kesin mi?” diye sordu.
Kadın başını işten
kaldırıp, arkadaşının yüzüne bakarak;
“İki gün çok düşündüm, evet
ben haklıyım ama bazen bir şeyi hayata geçirmek için haklı olmak yetmiyor,
haklıyım deyip bunu ona yapıp kenara çekilemiyorum. Ne olacak peki durumu
iş bulabilecek mi? bulsa sigortalı iş bulacak mı? yalnız bir insan, tek başına
yaşayan hasta bir insan,biliyorsun çok hataları var benimde sabrımı aşırı
zorladı ama bütün bunlara rağmen “Haklılığın arkasına sığınılır mı?” Bu
yüzden vazgeçtim.” dedi kadın
Gülümseyerek masasına
gitti iş arkadaşı.
Haklılığımızın arkasına
sığınarak kendimize sağladığımız haklar adı altında neler yapıyoruz bunlara da
göz atmamız gerekiyor, Haklı olmak bazen hiç bir şey ifade etmez. Ben haklıyım
diye her kızdığımız insanı öldürsek halimiz ne olurdu bir düşünün.Haklı olmanın
dayanılmaz hafifliği, haklı olmanın dayanılmaz cazibesi bizi insanlığımızdan
uzaklaştırıyorsa haklı olmaya da dur demek gerekir. Bunu çok iyi anlamamız
gerekiyor.Haklı olmak bizim baktığımız açıya göre de değişkenlik gösterebilir,
karşı tarafın haklılık yanlarını , içinde bulunduğu şartları algılamaya
çalışmak, empati kurmak, kendimizi onun yerine koyup onun açısından süreçleri
takip etmeye çalışmak insani bir duruştur, bu duruş hiç bir nedenle haklılığın
arkasına sığınarak göz ardı edilemez, edilmemelidir.Günlük tartışmalarımızın
temel nedenlerinden biri bakış açısına göre değişkenlik gösteren “haklılık”
durumunu sürekli ispata çalışmamızdandır. Öyle olaylara şahit oluyoruz ki
adamlar kaza yapmışlar yaralanmışlar oraları buraları kanıyor, o halde ”
sen haklısın” “Hayır, ben haklıyım” kavgaları ile o anda yapılması gerekenleri
atlıyorlar. Haklı olmak, bazen hiç bir şeydir haklılık durumu o an içinde
olan olayın seyri ile değerlendirilmeli , her insan sakinliğini korumalıdır.
Haklı olsak da bazen
hakkımızdan vazgeçmek de bir erdemdir.Haklı olmanın dayanılmaz hafifliğine
kurban etmeyelim kendimizi…
Sevgiyle kalın…