Adalet ve Kalkınma Partisi (kısaca AK Parti veya AKP[, 14 Ağustos 2001 tarihinde kuruldu.
Kuruluşta RTErdoğan- A.GÜL-A..Şener- B.Arınç- M.Akşener bir aradaydılar.
İlk ayrılan Akşener oldu.
Sonra Gül- Arınç vŞener'de Erdoğan'la ayrı düştüler.
Erdoğan, kurucu yol arkadaşlarının yerine Devlet Bahçeli'yi- Barzani'yi-Zana'yı ve S. Soylu- N. Kurtulmuş- T. Türkeş'i yanına adı.
16 Nisan'da Tek Adam ve Partili Başkan için REFERANDUM yapılacak.
Bazıları referandumla Milletvekili Genel Seçimini karıştırıyor.
Referandum da verilecek her oy geleceğimizle ilgili karar vermektir.
Büyük Türkiye Partisi olarak HAYIR oyu kullanacağız.
Neden HAYIR?
***
Türkiye’yi 14 yıldır AK Parti yönetiyor.
Bu sürenin son üç yılında da Tayyip Erdoğan neredeyse tek başına yönetiyor.
Üç yıldır her şeye tek başına Tayyip Erdoğan karar veriyor.
Kimin milletvekili olacağına da o karar veriyor, kimin bakan olacağına da.
Kimin başbakan olacağına da o karar veriyor, kimin meclis başkanı olacağına da.
Hangi üniversiteye kimin rektör atanacağına da o karar veriyor, hangi okula kimin müdür olacağına da. Kimin emniyet genel müdürü olacağı da onun iki dudağı arasında, kimin general olacağı da.
Ondan bağımsız bir eğitim politikası da oluşturulamıyor, ekonomi politikası da.
Yeri geliyor eğitimcilere eğitim dersi veriyor, yeri geliyor ekonomistlere ekonomi dersi.
Barış sürecinin devamı da onun kararına bağlı, buzdolabına kaldırılıp çatışmaya dönülmesi de.
Mimariye, yapılaşmaya da o karar veriyor; telefonlarda 4G mi kullanalım yoksa 4.5G mi kullanalım gibi teknolojik yeniliklerin içeriğine de.
Dış politikada da tek söz sahibi o.
İşine geldiğinde ABD ile dost olup, AB’ye yanaşıyor, işine geldiğinde bunları ‘üst akıl’ ilan edip “En büyük dost Rusya” diyerek Şanhgay beşlisine yanaşıyor. Sonra bir bakıyoruz Rusya ile de kavga edip yeniden ‘üst akıl’ ile dostluk kurmaya çabalıyor.
One minute diyor sonra çark ediyor İsrail'e ihtiyacımız var diyor dost ilan ediyor.
Yani anlayacağınız dış politikada da, iç politikada da tek söz sahibi o.
Sadece devlette tek söz sahibi değil…
Kimin, hangi gazetede yazacağına da o karar veriyor, kimin hangi TV’de program yapacağına da.
Milli takıma kimin teknik direktör olacağı da, hangi sanatçının ‘makbul sanatçı’ sayılacağı da onun tavrına bağlı.
Kimin ‘makbul Müslüman’ sayılacağı da, nereye cami yapılacağı da onun yaklaşımlarına bağlı.
Toplum olarak nasıl giyineceğimiz, kaç çocuk yapacağımız, ne yiyip ne içeceğimiz…
Hepsi ondan soruluyor.
Adeta 79 milyonluk bir ülkeyi kulağından tutmuş istediği yere sürüklüyor.
Medya teslim olmuş, iş adamları biat etmiş, sivil toplum örgütleri onun arkasında hizaya dizilmiş, yargı sistemi çökmüş.
Yargı mensupları adeta muma dönmüş.
AKP'deki FETÖCÜLERE dokunma diyor dokunmuyorlar.
Muhalefet partileri bile ürkmüş vaziyette.
O gel deyince geliyorlar, git deyince gidiyorlar.
Adeta ülkeyi bir başkan gibi değil, bir kral gibi yönetiyor.
Açık seçik ve samimi olarak soruyor ve cevap arıyorum.
‘Başkanlık sistemiyle hangi sorunlar çözülecek?
***
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Londra'da yaptığı açıklamada, Erdoğan'ın çok istediği başkanlık sistemine karşı olduğunu belirterek "Bunu herkes biliyor" dedi.(http://www.haberler.com/abdullah-gul-parlamenter-sistem-turkiye-ye-daha-6720810-haberi/)
M. Akşener ve A.Şener Adım Adım Anadolu'yu gezerek HAYIR için çalışıyorlar.
Arınç'ın da Başkanlığa karşı oldu biliniyor.
Gül ve Arınç Akşener ve Şener gibi cesurca açıktan HAYIR çalışması yapmıyorlar.
Neden mi?
Nedenini 16 Nisan'dan sonra göreceğiz.
Son söz.
Erdoğan'la beraber yola çıkan ve yürüyen tüm kurucu arkadaşları HAYIR' cıdırlar.
Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.
Tevfik DİKER
19-20. Dönem Milletvekili
Büyük Türkiye Partisi Genel Başkanı
Kuruluşta RTErdoğan- A.GÜL-A..Şener- B.Arınç- M.Akşener bir aradaydılar.
İlk ayrılan Akşener oldu.
Sonra Gül- Arınç vŞener'de Erdoğan'la ayrı düştüler.
Erdoğan, kurucu yol arkadaşlarının yerine Devlet Bahçeli'yi- Barzani'yi-Zana'yı ve S. Soylu- N. Kurtulmuş- T. Türkeş'i yanına adı.
16 Nisan'da Tek Adam ve Partili Başkan için REFERANDUM yapılacak.
Bazıları referandumla Milletvekili Genel Seçimini karıştırıyor.
Referandum da verilecek her oy geleceğimizle ilgili karar vermektir.
Büyük Türkiye Partisi olarak HAYIR oyu kullanacağız.
Neden HAYIR?
***
Türkiye’yi 14 yıldır AK Parti yönetiyor.
Bu sürenin son üç yılında da Tayyip Erdoğan neredeyse tek başına yönetiyor.
Üç yıldır her şeye tek başına Tayyip Erdoğan karar veriyor.
Kimin milletvekili olacağına da o karar veriyor, kimin bakan olacağına da.
Kimin başbakan olacağına da o karar veriyor, kimin meclis başkanı olacağına da.
Hangi üniversiteye kimin rektör atanacağına da o karar veriyor, hangi okula kimin müdür olacağına da. Kimin emniyet genel müdürü olacağı da onun iki dudağı arasında, kimin general olacağı da.
Ondan bağımsız bir eğitim politikası da oluşturulamıyor, ekonomi politikası da.
Yeri geliyor eğitimcilere eğitim dersi veriyor, yeri geliyor ekonomistlere ekonomi dersi.
Barış sürecinin devamı da onun kararına bağlı, buzdolabına kaldırılıp çatışmaya dönülmesi de.
Mimariye, yapılaşmaya da o karar veriyor; telefonlarda 4G mi kullanalım yoksa 4.5G mi kullanalım gibi teknolojik yeniliklerin içeriğine de.
Dış politikada da tek söz sahibi o.
İşine geldiğinde ABD ile dost olup, AB’ye yanaşıyor, işine geldiğinde bunları ‘üst akıl’ ilan edip “En büyük dost Rusya” diyerek Şanhgay beşlisine yanaşıyor. Sonra bir bakıyoruz Rusya ile de kavga edip yeniden ‘üst akıl’ ile dostluk kurmaya çabalıyor.
One minute diyor sonra çark ediyor İsrail'e ihtiyacımız var diyor dost ilan ediyor.
Yani anlayacağınız dış politikada da, iç politikada da tek söz sahibi o.
Sadece devlette tek söz sahibi değil…
Kimin, hangi gazetede yazacağına da o karar veriyor, kimin hangi TV’de program yapacağına da.
Milli takıma kimin teknik direktör olacağı da, hangi sanatçının ‘makbul sanatçı’ sayılacağı da onun tavrına bağlı.
Kimin ‘makbul Müslüman’ sayılacağı da, nereye cami yapılacağı da onun yaklaşımlarına bağlı.
Toplum olarak nasıl giyineceğimiz, kaç çocuk yapacağımız, ne yiyip ne içeceğimiz…
Hepsi ondan soruluyor.
Adeta 79 milyonluk bir ülkeyi kulağından tutmuş istediği yere sürüklüyor.
Medya teslim olmuş, iş adamları biat etmiş, sivil toplum örgütleri onun arkasında hizaya dizilmiş, yargı sistemi çökmüş.
Yargı mensupları adeta muma dönmüş.
AKP'deki FETÖCÜLERE dokunma diyor dokunmuyorlar.
Muhalefet partileri bile ürkmüş vaziyette.
O gel deyince geliyorlar, git deyince gidiyorlar.
Adeta ülkeyi bir başkan gibi değil, bir kral gibi yönetiyor.
Açık seçik ve samimi olarak soruyor ve cevap arıyorum.
‘Başkanlık sistemiyle hangi sorunlar çözülecek?
***
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Londra'da yaptığı açıklamada, Erdoğan'ın çok istediği başkanlık sistemine karşı olduğunu belirterek "Bunu herkes biliyor" dedi.(http://www.haberler.com/abdullah-gul-parlamenter-sistem-turkiye-ye-daha-6720810-haberi/)
M. Akşener ve A.Şener Adım Adım Anadolu'yu gezerek HAYIR için çalışıyorlar.
Arınç'ın da Başkanlığa karşı oldu biliniyor.
Gül ve Arınç Akşener ve Şener gibi cesurca açıktan HAYIR çalışması yapmıyorlar.
Neden mi?
Nedenini 16 Nisan'dan sonra göreceğiz.
Son söz.
Erdoğan'la beraber yola çıkan ve yürüyen tüm kurucu arkadaşları HAYIR' cıdırlar.
Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.
Tevfik DİKER
19-20. Dönem Milletvekili
Büyük Türkiye Partisi Genel Başkanı