Büyük Türkiye Partisinin eski Disiplin Kurulu Başkanı ve
partiyi kurultaya taşıyan Genel Başkan Vekili Selim Dinçel
yapmış olduğu açıklamada; '' Geçtiğimiz günlerde partinin eski Genel Başkanının istifasını sosyal paylaşım sayfalarından gayri resmi bir şekilde duyduklarını ve bunun gerçek olup olmadığını Yargıtaya başvurarak, Yargıtayın evet doğrudur Yargıtaya sunulmuş böyle bir istifa dilekçesi gerçekten mevcuttur cevabı ile partiyi bilgilendirmesiyle öğrendiklerini, eski Genel Başkanın bu şekilde yapması, birlikte partiyi kurup,
beraber görev yaptığı arkadaşlarını Siyasi Partiler Kanunu gereği zor durumda bıraktığını ve bunun hiç yakışık almadığını, partiye her hangi bir istifa dilekçesi sunmayıp
partiyi kaosa, partide görevli diğer yönetici arkadaşlarınıda
belirsizlik ve cezai risk içerisinde bıraktığını, halen görevli olan bütün kurucular adına kendisinin bu duruma çok üzüldüğünü '' söyledi. Dinçel '' Ancak artık o günlerin geride kaldığını, Yargıtaydan bu durumun gerçek olduğunu resmi olarak öğrendikten sonra, hem Yargıtaya, hemde Olağanüstü Kurultayı gerçekleştirecekleri yer adresi Seçim Kuruluna Siyasi
Partiler Kanunu gereği Genel Başkanın istifası ile sonuçlanan sürecin ardından yasa gereği zaten mecburen yapmak zorunda oldukları Olağanüstü Kurultaylarını yapacakları başvurusunu yerine getirdiklerini ve partilerinin 13-14 Ocak 2018 tarihlerinde Ankara'da Olağanüstü Kurultaylarını gerçekleştireceklerini, Olağanüstü Kurultaylarında partinin üyelerinden Mehmet Işık'ın Genel Başkan adayı olarak tek aday olduğunu ve kendisinin adaylık başvurusu ile yeni Yönetim Kurulu listesini partiye sunduğunu, partininde bunu Yargıtay ve YSK ya bildirdiğini, sayın Işık'tan başkada bir aday
başvurusunun olmadığını ve Olağanüstü Kurultaya tek adayla gireceklerini, Olağanüstü Kurultayın güvenlik ve emniyeti için Emniyet Kuvvetlerine başvurununda gerçekleştirildiğini ve Kurultay emniyetininde alınacağını, Yönetim Kurulundaki bazı arkadaşlarının Siyasi Partiler Kanunu gereği zaten Yönetim Kurulunda olan her yöneticinin bu Olağanüstü Kurultaya taşıma asli görevi iken, kendilerinin bu görevlerini ellerinden geldiğince yapmaya çalışırken, bazı arkadaşlarının yardımcı olmaya çalışacaklarına yada kendilerininde bu konuda çalışacaklarına, böyle yapmayıp, çalışan arkadaşlarını eleştirdiklerini ve kurultayın yapılmasına itiraz ettiklerini, kimisininde başvuruda bulunan Genel Başkan adayına itiraz ettiklerini, Dinçel olarak son söz olarak bir iki şey söylemek istidiğini,İtiraz eden o arkadaşlarının Siyasi Partiler Kanununa bakmalarını, Genel Başkanı istifa etmiş siyasi partinin etmiş olduğu günden itibaren kaç gün içerisinde Olağanüstü Kurultayı gerçekleştirme mecburiyetinin olduğunu görmelerini, ona göre konuşmalarını ve itiraz etmelerini, aslında onlarında kendilerinin öncü olup bu olayın bir an önce gerçekleşmesini sağlamak ile ilgili görevlerinin zaten var olduğunu, nasıl bu kendilerinin görevi ise, ve bu görevi bir an önce yapmak için kendileri nasıl çalışıyorlar ise yasaya uyabilmek için, o arkadaşlarınında bu konuda çalışıyoruz diye kendilerini eleştireceklerine, çalışmaları ve bir an önce hepimizin görevi olan bunun olması yönünde hareket etmeleri gerektiğini, bunu kendisininde söylemediğini, Siyasi Partiler Kanunu ve Parti Tüzüklerinin, Yargıtayın ve YSK nın böyle dediğini, kendilerinin başkaları bu görevlerini yapıyor mu, yapacaklar mı diye onların keyiflerini beklemek gibi bir mecburiyetlerinin olmadığını, kendilerinin olması gereken süreç içerisinde yapılması gereken şeyleri süreç sona erdikten sonra keyfi gelenlerin yapmalarını beklemediklerini, onların süre ve zaman ilerler iken seyirci kaldıklarını, partiyi denetleme görevinde olan resmi kurumların kendilerinden, hadi bir an önce görevinizi yapın diye isteyip beklediğini, kendilerininde bir çok arkadaş olarak bir araya gelerek, kurultay görevlerini yaptıklarını, eğer yapmamış olsalardı, kendileri dahil hepsinin bu süreçte cezai zarar görme ihtimali olabileceğini, yani hem kendilerini, hemde bu görevlerini yapmayanları kurtardıklarını. Kendilerinin bu konuda eleştirilmekle haksızlığa uğradıklarını ve üzüldüklerini. O arkadaşlarının boşuna itiraz ettiklerini, yasa ve parti tüzüklerinin bu görevi yap dediğini ve kendilerininde yaptığını, yasaya ve parti tüzüğüne aykırı hareket edip yapmayanların buna itiraz ettiğini, elbette edebileceklerini, ancak Yargıtay ve YSK nın bu görevlerini yapma taleplerini kabul ettiğini, Bundan sonra diyelim ki itirazlar devam etti ve olmaz ya diyelim ki Yargıtay ve YSK bu Kurultayı iptal etti, bu iptalin ardından artık hiç kimse ve hiç bir kurumun kendilerine herhangi bir cezai işlem uygulayamayacağını, Çünkü kapı gibi kendilerinin kurultay görevimizi yapmak istiyoruz diye Yargıtaya ve YSK ya imzalı başvurularının olduğunu ve bu imzalarınında bu görevi yapma isteği delili olduğunu, Olası bir iptalin sonrasında bu yasaya ve parti tüzüğüne uymayıp, görevlerini olması gereken sürede yapmayanlar ve kurultay görevimi yapmak istiyorum diye imzaları
olmayanlar bunun sonucunu düşünmeleri gerektiğini, çünkü normalde süresi içinde yapılmak
üzere olan bir kurultay iptal ettirilmiş, bununda sonucu olarak süre aşılmış, sonuç itibariyle sırf birileri haz
duygusuyla, hizmet etmekten çok, sorun üretme anlayışında olanların oyunlarıyla Siyasi Partiler Kanunu
ve Parti Tüzüğü gereği kurultay yapma görevini yerine getirmemiş olanların bu konudaki ısrarla bu ihmallerini olası kurultay iptalinde Yargıtayın böyle bir aşamadan
sonra haklarında cezai işlemsiz bırakacağını zannetmediğini, itiraz edenlerin hem kendilerini, hemde
seyirci olarak izleyenleri cezai işleme muhatap kılacaklarını, kendilerine ve izleyenlere zarar
vereceklerini bilmeleri gerektiğini,
Diğer konuda ise, aday olma hakkına sahip herkesin aday
olabileceğini, böyle bir adaylık başvurusunun yapıldığını, yapılmış başvuruya niye yapıyorsun diyemeyeceklerini, aday olmak hem Anayasal, hem Siyasi Parti Kanunu gereği, hem Parti Tüzüğü, hemde demokrasi gereği bir
insanlık ve yurdumuzda bir vatandaşlık, partimizde bir üyelik hakkıdır. Şu ayrıntıyıda dile getirmeliyiz ki, kendisi Yönetim Kurulundaki bir çok arkadaşımızın davetiyle ve desteği ile bu görevi üstlenmeyi kabul etmiştir. Sonuç itibariyle ilgili adayın başvurusu incelenip, aday olmaya
mani her hangi bir engeli olmaması sebebiyle, partice kabul edilmiş. Mevcut başvuru adayını beğenmeyenler varsa, adayı beğenmeme haklarının elbette olduğunu, başka bir aday çıkarma veya çıkma haklarının var
olduğunu, kendisine oy verme veya vermeme haklarının mevcut olduğunu. Ancak, bu konuda eleştirmekten ve laf üretmekten başka hiç bir şey yapmayanlar, bu konuda da başka bir aday çıkarmadığını veya adayda olmadıklarını ve bu adaylık süresinide boşa geçirdiklerini, aday başvuru süresi içerisinde bu demokratik haklarını kullanmadıklarını, kullananları veya kullanana destek olanları sadece eleştirdiklerini, partiye zarar verdiklerini, kendilerine zarar
verdiklerini, seyirci kalan yöneticilere zarar verdiklerini artık görmeleri gerektiğini ve kendilerinin kurultay görevlerini yapma isteklerinin Yargıtayca ve YSK ca atmış oldukları imzaları ile bilindiğini, bundan sonra aksi bir
durumda, yani kurultay yapılamaması durumunda ki buna
ihtimal vermediğini, Yargıtayın ve YSK nın cezai işlemlerinde imzası olmayanlara yani kurultay yapma
görevini yapmamış olanlara ancak cezai işlemle hesap sorabileceğini, bu nedenle çeşitli sebepler ile bu
süreçte görevlerini yapamayan yönetici arkadaşların, gelecekte cezai işlem görmemeleri için bu art niyetli olanların oyununa ve dolduruşuna gelmemesi gerektiğini, zira kendilerinin bu görevi yerine getirmeleri ve bu kurultayın olması ile o arkadaşlarıda bu sorumluluktan ve kamburdan kurtarmış olduklarını, Bu kurultaydan sonra partilerine hayırlar dileyerek, seçilecek olan yeni Genel Başkana ve yeni Yönetim Kuruluna başarılar dilediğini ''
belirtti. Kibar İnternet Haber Gazetesi olarak Büyük Türkiye Partisi Genel Başkanlığına Adaylık başvurusunda bulunan Mehmet Işık'a konu hakkındaki görüşlerini sorduğumuzda,
sayın Işık; '' Ben şu anda partinin bir üyesiyim, partimizin bu zor döneminde parti yönetiminde bulunan arkadaşlarımızla çeşitli istişarelerde bulundum. Bu görevi üstlenmem gerektiği konusunda ciddi bir davet aldım ve partinin bu sürecinde elimi taşın altına koymam gerektiğini
hissettim. Geçmiş siyasi kariyerimle birlikte, bu kariyerde edindiğim birikimi ortaya koyarak partimizin Genel Başkanlığı görevini layıkıyle yerine getireceğimin bilinciyle, partimizin Genel Başkanlığına bana yöneltilen bu davetle aday oldum. Bu süreçte partinin Yönetim Kurulundaki bir çok arkadaştan destek, ilgi ve güven gördüm, beni destekleyen ve desteklemeyen bütün arkadaşlarıma şunu söylemek isterim ki; Bu güvene layık olmak için elimden geleni yapacağım ve bana güvenen ve destekleyen
bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim,
desteklemeyenlerede tercihlerinden dolayı saygı duyarım. Siyasetin doğasında rekabet vardır, elbette parti içi rekabette mevcuttur. Ben bu rekabeti bir savaş olarak
görmüyorum. Bu daha iyiye ulaşmada bir mücadeledir.
Rekabetten kalite doğar. Tabii ki beni destekleyenler nasıl
var ise, desteklemeyenlerde olacaktır. Bu son derece
doğaldır. Benim bu göreve talip olan bir siyasetçi olarak
görevim beni desteklemeyenleri dışlamak değil,
tam tersi görevim esnasında onlarında göreceği iyi bir
yönetim göstererek gelecekte onlarında desteklerini,
güvenlerini almak olacaktır. Çünkü siyasetin doğru şekli
budur. Siyaset gönül işidir, siyasette aslolan iyi niyetli insanları kaybetmek değil, kazanmaktır. Bende Kurultay sonucunda delegelerimizin bana ve kadromuza vereceği oylarıyla bu göreve layık görülmüş isem kadromuzla beraber hareket tarzım bu olacaktır.
Beni desteklemeyen arkadaşlarımızda bunun böyle
olacağını bilsinler. Bu kurultay sürecinde bütün arkadaşlarımızın şuna dikkat
etmesi gerektiğine inanıyorum, bu kurultay bir son gibi
düşünmemelidir. Yani bu gün beni tanımadığından dolayı
çekimser kalan veya destek vermeyen arkadaşlarımız,
yarın beni tanıdıktan ve nasıl görev yaptığımı gördükten
sonra fikirlerini değiştirebilirler. Bu nedenle bu süreçte kırıcı olmamaya ihtiyaç var. Çünkü yarınlarda biz yine birlikte çalışacağız, bu gün ayrı oluruz, yarınlarda başka bir seçimde aynı yönetim kurulunda birlikte görev yapabiliriz. Biz bu süreçte birbirimize kırıcı olursak, bu yarınlara olumsuz olarak yansır. Sonuçta bu bir
seçim, ne savaş, ne düşmanlık nede husumet değil,
seçimlerin doğasında ben daha iyi yönetirim iddiası vardır. İşte bu iddia ruhuna hepimizin sahip çıkması gerektiğinin altını önemle çizmek istiyorum. Dünyada ve Türkiye'de artık sağ sol bitti. Artık dünya ve Türkiye yeni bir geleceğe yol alıyor ve bu süreçte Devletimizin kurucu değerleri belli, milletimizin ortak ve kişisel değerleri belli, vatanımızın toprakları belli, sınırları belli, komşularımızın hali belli, gerek devletimizin, gerekse
milletimizin ve vatanımızın sorunları belli. Biz bu gerçeğin
üzerinde duruyoruz. Devletimiz nasıl daha güçlü olur, milletimiz nasıl daha mutlu olur, vatanımız nasıl daha güvenlik içinde ve refahı yaşar. Dünyayı insanıyla,
tabiatıyla nasıl daha yaşanır kılarız ve insanları nasıl daha mutlu ederiz.İşte biz bunun gerçekleşeceği bir siyaset yapacağız partimiz olarak gerek yönetici, gerek teşkilat, gerekse üyelerimiz ile birlikte. Bu amaç ve hedefte yürürken,
partimizi küçültmek değil, büyütmek, çoğaltmak,
katılımları sağlamak, güçlü parti iç yönetimleri oluşturmak
bizim çalışma metodumuz olacaktır. Ben iddialı bir insanım, benim Genel Başkanlığa aday oluşum partiye iç çekişmeler, yaşamak ve yaşatmak için değil, biz hep birlikte olup partimizi devletimizi yöneteceği,
milletimize hizmet edeceği, vatanımıza sahip çıkacağı
noktaya taşımaktır. Hayırlı ve uğurlu olsun, partimize ve
bütün partililerimize bu yolda başarılar diliyorum '' dedi.
partiyi kurultaya taşıyan Genel Başkan Vekili Selim Dinçel
yapmış olduğu açıklamada; '' Geçtiğimiz günlerde partinin eski Genel Başkanının istifasını sosyal paylaşım sayfalarından gayri resmi bir şekilde duyduklarını ve bunun gerçek olup olmadığını Yargıtaya başvurarak, Yargıtayın evet doğrudur Yargıtaya sunulmuş böyle bir istifa dilekçesi gerçekten mevcuttur cevabı ile partiyi bilgilendirmesiyle öğrendiklerini, eski Genel Başkanın bu şekilde yapması, birlikte partiyi kurup,
beraber görev yaptığı arkadaşlarını Siyasi Partiler Kanunu gereği zor durumda bıraktığını ve bunun hiç yakışık almadığını, partiye her hangi bir istifa dilekçesi sunmayıp
partiyi kaosa, partide görevli diğer yönetici arkadaşlarınıda
belirsizlik ve cezai risk içerisinde bıraktığını, halen görevli olan bütün kurucular adına kendisinin bu duruma çok üzüldüğünü '' söyledi. Dinçel '' Ancak artık o günlerin geride kaldığını, Yargıtaydan bu durumun gerçek olduğunu resmi olarak öğrendikten sonra, hem Yargıtaya, hemde Olağanüstü Kurultayı gerçekleştirecekleri yer adresi Seçim Kuruluna Siyasi
Partiler Kanunu gereği Genel Başkanın istifası ile sonuçlanan sürecin ardından yasa gereği zaten mecburen yapmak zorunda oldukları Olağanüstü Kurultaylarını yapacakları başvurusunu yerine getirdiklerini ve partilerinin 13-14 Ocak 2018 tarihlerinde Ankara'da Olağanüstü Kurultaylarını gerçekleştireceklerini, Olağanüstü Kurultaylarında partinin üyelerinden Mehmet Işık'ın Genel Başkan adayı olarak tek aday olduğunu ve kendisinin adaylık başvurusu ile yeni Yönetim Kurulu listesini partiye sunduğunu, partininde bunu Yargıtay ve YSK ya bildirdiğini, sayın Işık'tan başkada bir aday
başvurusunun olmadığını ve Olağanüstü Kurultaya tek adayla gireceklerini, Olağanüstü Kurultayın güvenlik ve emniyeti için Emniyet Kuvvetlerine başvurununda gerçekleştirildiğini ve Kurultay emniyetininde alınacağını, Yönetim Kurulundaki bazı arkadaşlarının Siyasi Partiler Kanunu gereği zaten Yönetim Kurulunda olan her yöneticinin bu Olağanüstü Kurultaya taşıma asli görevi iken, kendilerinin bu görevlerini ellerinden geldiğince yapmaya çalışırken, bazı arkadaşlarının yardımcı olmaya çalışacaklarına yada kendilerininde bu konuda çalışacaklarına, böyle yapmayıp, çalışan arkadaşlarını eleştirdiklerini ve kurultayın yapılmasına itiraz ettiklerini, kimisininde başvuruda bulunan Genel Başkan adayına itiraz ettiklerini, Dinçel olarak son söz olarak bir iki şey söylemek istidiğini,İtiraz eden o arkadaşlarının Siyasi Partiler Kanununa bakmalarını, Genel Başkanı istifa etmiş siyasi partinin etmiş olduğu günden itibaren kaç gün içerisinde Olağanüstü Kurultayı gerçekleştirme mecburiyetinin olduğunu görmelerini, ona göre konuşmalarını ve itiraz etmelerini, aslında onlarında kendilerinin öncü olup bu olayın bir an önce gerçekleşmesini sağlamak ile ilgili görevlerinin zaten var olduğunu, nasıl bu kendilerinin görevi ise, ve bu görevi bir an önce yapmak için kendileri nasıl çalışıyorlar ise yasaya uyabilmek için, o arkadaşlarınında bu konuda çalışıyoruz diye kendilerini eleştireceklerine, çalışmaları ve bir an önce hepimizin görevi olan bunun olması yönünde hareket etmeleri gerektiğini, bunu kendisininde söylemediğini, Siyasi Partiler Kanunu ve Parti Tüzüklerinin, Yargıtayın ve YSK nın böyle dediğini, kendilerinin başkaları bu görevlerini yapıyor mu, yapacaklar mı diye onların keyiflerini beklemek gibi bir mecburiyetlerinin olmadığını, kendilerinin olması gereken süreç içerisinde yapılması gereken şeyleri süreç sona erdikten sonra keyfi gelenlerin yapmalarını beklemediklerini, onların süre ve zaman ilerler iken seyirci kaldıklarını, partiyi denetleme görevinde olan resmi kurumların kendilerinden, hadi bir an önce görevinizi yapın diye isteyip beklediğini, kendilerininde bir çok arkadaş olarak bir araya gelerek, kurultay görevlerini yaptıklarını, eğer yapmamış olsalardı, kendileri dahil hepsinin bu süreçte cezai zarar görme ihtimali olabileceğini, yani hem kendilerini, hemde bu görevlerini yapmayanları kurtardıklarını. Kendilerinin bu konuda eleştirilmekle haksızlığa uğradıklarını ve üzüldüklerini. O arkadaşlarının boşuna itiraz ettiklerini, yasa ve parti tüzüklerinin bu görevi yap dediğini ve kendilerininde yaptığını, yasaya ve parti tüzüğüne aykırı hareket edip yapmayanların buna itiraz ettiğini, elbette edebileceklerini, ancak Yargıtay ve YSK nın bu görevlerini yapma taleplerini kabul ettiğini, Bundan sonra diyelim ki itirazlar devam etti ve olmaz ya diyelim ki Yargıtay ve YSK bu Kurultayı iptal etti, bu iptalin ardından artık hiç kimse ve hiç bir kurumun kendilerine herhangi bir cezai işlem uygulayamayacağını, Çünkü kapı gibi kendilerinin kurultay görevimizi yapmak istiyoruz diye Yargıtaya ve YSK ya imzalı başvurularının olduğunu ve bu imzalarınında bu görevi yapma isteği delili olduğunu, Olası bir iptalin sonrasında bu yasaya ve parti tüzüğüne uymayıp, görevlerini olması gereken sürede yapmayanlar ve kurultay görevimi yapmak istiyorum diye imzaları
olmayanlar bunun sonucunu düşünmeleri gerektiğini, çünkü normalde süresi içinde yapılmak
üzere olan bir kurultay iptal ettirilmiş, bununda sonucu olarak süre aşılmış, sonuç itibariyle sırf birileri haz
duygusuyla, hizmet etmekten çok, sorun üretme anlayışında olanların oyunlarıyla Siyasi Partiler Kanunu
ve Parti Tüzüğü gereği kurultay yapma görevini yerine getirmemiş olanların bu konudaki ısrarla bu ihmallerini olası kurultay iptalinde Yargıtayın böyle bir aşamadan
sonra haklarında cezai işlemsiz bırakacağını zannetmediğini, itiraz edenlerin hem kendilerini, hemde
seyirci olarak izleyenleri cezai işleme muhatap kılacaklarını, kendilerine ve izleyenlere zarar
vereceklerini bilmeleri gerektiğini,
Diğer konuda ise, aday olma hakkına sahip herkesin aday
olabileceğini, böyle bir adaylık başvurusunun yapıldığını, yapılmış başvuruya niye yapıyorsun diyemeyeceklerini, aday olmak hem Anayasal, hem Siyasi Parti Kanunu gereği, hem Parti Tüzüğü, hemde demokrasi gereği bir
insanlık ve yurdumuzda bir vatandaşlık, partimizde bir üyelik hakkıdır. Şu ayrıntıyıda dile getirmeliyiz ki, kendisi Yönetim Kurulundaki bir çok arkadaşımızın davetiyle ve desteği ile bu görevi üstlenmeyi kabul etmiştir. Sonuç itibariyle ilgili adayın başvurusu incelenip, aday olmaya
mani her hangi bir engeli olmaması sebebiyle, partice kabul edilmiş. Mevcut başvuru adayını beğenmeyenler varsa, adayı beğenmeme haklarının elbette olduğunu, başka bir aday çıkarma veya çıkma haklarının var
olduğunu, kendisine oy verme veya vermeme haklarının mevcut olduğunu. Ancak, bu konuda eleştirmekten ve laf üretmekten başka hiç bir şey yapmayanlar, bu konuda da başka bir aday çıkarmadığını veya adayda olmadıklarını ve bu adaylık süresinide boşa geçirdiklerini, aday başvuru süresi içerisinde bu demokratik haklarını kullanmadıklarını, kullananları veya kullanana destek olanları sadece eleştirdiklerini, partiye zarar verdiklerini, kendilerine zarar
verdiklerini, seyirci kalan yöneticilere zarar verdiklerini artık görmeleri gerektiğini ve kendilerinin kurultay görevlerini yapma isteklerinin Yargıtayca ve YSK ca atmış oldukları imzaları ile bilindiğini, bundan sonra aksi bir
durumda, yani kurultay yapılamaması durumunda ki buna
ihtimal vermediğini, Yargıtayın ve YSK nın cezai işlemlerinde imzası olmayanlara yani kurultay yapma
görevini yapmamış olanlara ancak cezai işlemle hesap sorabileceğini, bu nedenle çeşitli sebepler ile bu
süreçte görevlerini yapamayan yönetici arkadaşların, gelecekte cezai işlem görmemeleri için bu art niyetli olanların oyununa ve dolduruşuna gelmemesi gerektiğini, zira kendilerinin bu görevi yerine getirmeleri ve bu kurultayın olması ile o arkadaşlarıda bu sorumluluktan ve kamburdan kurtarmış olduklarını, Bu kurultaydan sonra partilerine hayırlar dileyerek, seçilecek olan yeni Genel Başkana ve yeni Yönetim Kuruluna başarılar dilediğini ''
belirtti. Kibar İnternet Haber Gazetesi olarak Büyük Türkiye Partisi Genel Başkanlığına Adaylık başvurusunda bulunan Mehmet Işık'a konu hakkındaki görüşlerini sorduğumuzda,
sayın Işık; '' Ben şu anda partinin bir üyesiyim, partimizin bu zor döneminde parti yönetiminde bulunan arkadaşlarımızla çeşitli istişarelerde bulundum. Bu görevi üstlenmem gerektiği konusunda ciddi bir davet aldım ve partinin bu sürecinde elimi taşın altına koymam gerektiğini
hissettim. Geçmiş siyasi kariyerimle birlikte, bu kariyerde edindiğim birikimi ortaya koyarak partimizin Genel Başkanlığı görevini layıkıyle yerine getireceğimin bilinciyle, partimizin Genel Başkanlığına bana yöneltilen bu davetle aday oldum. Bu süreçte partinin Yönetim Kurulundaki bir çok arkadaştan destek, ilgi ve güven gördüm, beni destekleyen ve desteklemeyen bütün arkadaşlarıma şunu söylemek isterim ki; Bu güvene layık olmak için elimden geleni yapacağım ve bana güvenen ve destekleyen
bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim,
desteklemeyenlerede tercihlerinden dolayı saygı duyarım. Siyasetin doğasında rekabet vardır, elbette parti içi rekabette mevcuttur. Ben bu rekabeti bir savaş olarak
görmüyorum. Bu daha iyiye ulaşmada bir mücadeledir.
Rekabetten kalite doğar. Tabii ki beni destekleyenler nasıl
var ise, desteklemeyenlerde olacaktır. Bu son derece
doğaldır. Benim bu göreve talip olan bir siyasetçi olarak
görevim beni desteklemeyenleri dışlamak değil,
tam tersi görevim esnasında onlarında göreceği iyi bir
yönetim göstererek gelecekte onlarında desteklerini,
güvenlerini almak olacaktır. Çünkü siyasetin doğru şekli
budur. Siyaset gönül işidir, siyasette aslolan iyi niyetli insanları kaybetmek değil, kazanmaktır. Bende Kurultay sonucunda delegelerimizin bana ve kadromuza vereceği oylarıyla bu göreve layık görülmüş isem kadromuzla beraber hareket tarzım bu olacaktır.
Beni desteklemeyen arkadaşlarımızda bunun böyle
olacağını bilsinler. Bu kurultay sürecinde bütün arkadaşlarımızın şuna dikkat
etmesi gerektiğine inanıyorum, bu kurultay bir son gibi
düşünmemelidir. Yani bu gün beni tanımadığından dolayı
çekimser kalan veya destek vermeyen arkadaşlarımız,
yarın beni tanıdıktan ve nasıl görev yaptığımı gördükten
sonra fikirlerini değiştirebilirler. Bu nedenle bu süreçte kırıcı olmamaya ihtiyaç var. Çünkü yarınlarda biz yine birlikte çalışacağız, bu gün ayrı oluruz, yarınlarda başka bir seçimde aynı yönetim kurulunda birlikte görev yapabiliriz. Biz bu süreçte birbirimize kırıcı olursak, bu yarınlara olumsuz olarak yansır. Sonuçta bu bir
seçim, ne savaş, ne düşmanlık nede husumet değil,
seçimlerin doğasında ben daha iyi yönetirim iddiası vardır. İşte bu iddia ruhuna hepimizin sahip çıkması gerektiğinin altını önemle çizmek istiyorum. Dünyada ve Türkiye'de artık sağ sol bitti. Artık dünya ve Türkiye yeni bir geleceğe yol alıyor ve bu süreçte Devletimizin kurucu değerleri belli, milletimizin ortak ve kişisel değerleri belli, vatanımızın toprakları belli, sınırları belli, komşularımızın hali belli, gerek devletimizin, gerekse
milletimizin ve vatanımızın sorunları belli. Biz bu gerçeğin
üzerinde duruyoruz. Devletimiz nasıl daha güçlü olur, milletimiz nasıl daha mutlu olur, vatanımız nasıl daha güvenlik içinde ve refahı yaşar. Dünyayı insanıyla,
tabiatıyla nasıl daha yaşanır kılarız ve insanları nasıl daha mutlu ederiz.İşte biz bunun gerçekleşeceği bir siyaset yapacağız partimiz olarak gerek yönetici, gerek teşkilat, gerekse üyelerimiz ile birlikte. Bu amaç ve hedefte yürürken,
partimizi küçültmek değil, büyütmek, çoğaltmak,
katılımları sağlamak, güçlü parti iç yönetimleri oluşturmak
bizim çalışma metodumuz olacaktır. Ben iddialı bir insanım, benim Genel Başkanlığa aday oluşum partiye iç çekişmeler, yaşamak ve yaşatmak için değil, biz hep birlikte olup partimizi devletimizi yöneteceği,
milletimize hizmet edeceği, vatanımıza sahip çıkacağı
noktaya taşımaktır. Hayırlı ve uğurlu olsun, partimize ve
bütün partililerimize bu yolda başarılar diliyorum '' dedi.