Özellikle Türklere karşı yapılmış olan bu etnik temizlik, ki adına soykırım dersek yanlış bir tabir kullanmış olmayız. 1820'li - 1830'lu Yıllarda Yunanlılar ve Sırpların bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından, 1877 - 1878 yıllarında 93 Harbi ve 1912 - 1913 yıllarında Balkan Savaşları ve ardından gelen I. Dünya Savaşı ve sonrası sırasında oluşmuş olan Ermeni isyanları ve çeteleri ile Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'nun Yunanistan tarafından işgali sonucunda meydana gelmiş oldu. 1821 - 1922 yılları arasında yaklaşık 5,5 milyon Müslüman’ın Avrupa'dan sürüldüğü ve 5 milyondan fazlasının da soykırım gibi katledilmiş olduğu veya kaçarken hastalık ya da açlık sonucu ölmüş olduğu tahminlere düşüyor. Batı Trakya'daki Türkler, Yunanlara ait bağımsız bir Yunanistan kurma amacına engel olduğu düşünceleri ile Yunan zenginleri tarafından desteklenen silahlı militarist milliyetçi çetelerin hedefi olmuş oldukları biliniyor. 1821 Yıllarında, köy ve kasabalarda yaşayan ve tarım ile uğraşan yerleşik Türklerin, yerleşim merkezlerinin dışına götürülerek kıyımdan geçirildikleri, ki bu sürece yansıyan 25 binden fazla Batı Trakya Türkünün öldürülmüş oldukları tarih kayıtlarını düştü. Navarin katliamı da tam da o süreç içerisinde Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanması sırasında Yunanlılar tarafından yapılmış olan katliam dizisinin bir parçası olan bir katliam olmuştu. Katliam Mora Yarımadasının Navarin kentinde 19 Ağustos 1821 günü yaşanmıştı. Navarin kentinde Yunanlılar tarafından yaklaşık tam 3000 kişilik Türk katledilmişti. Avrupa kaynaklarında ise Navarin katliamı hakkında bilgiler ancak son yıllarda yayınlanıyor. Emperyalist batı kendi pisliklerini ve kirli çamaşırlarını örtmekte son derece titiz davrandı yıllarca ve kitlelerine söz etmedi. Fakat bu gün ortaya çıkmasına rağmen fısıltı gazetesi bu seferde bunları yalanlıyor el ve dil altından. Fakat güneş balçıkla sıvanmaz emperyalist uşağı Yunanistan Türk soykırımı yapmıştır. Bu gün bu gerçek ortadadır. Yunanlıların bu bağımsızlık süreci aşamasında önce Navarin kenti Yunanlılar tarafından kuşatılılıp ve sonrasında kentte yaşayan Türkler, öncelikle açlık sıkıntısı çekiyor. Bu açlığın sonucunda hayati tehlikeyi unutan ve açlığa karşı 19 Ağustos 1821 günü bütün kapılar açılınca, Yunanlılar hemen içeriye giriyor ve sadece tesadüfen kaçabilen 160 kişi dışında tam 3000 Türk ve bütün Türk nüfusu katlediliyor. Bu gün var olan Yunanistan, işte bu Türk soykırımları üzerine kurulmuş bir devlet olmaktadır. Phrantzes adlı Yunan bir rahibin bu soykırımlara tanıklık ettiğini Tarihçi George Finlay bizzat söylüyor ve şunları ekliyor; Mermiler ile kılıçlar ile yaralanmış kadınlar kaçmak umuduyla denize doğru koştu. Bu esnada hepsi kasten vuruldular. Kollarında bebekleride olan annelerin kıyafetleri soyulup çalındı ve kendilerine kalan tek gizlenme yeri olan denize koştular. Suda hepsi çömelirken cani Yunan tüfekli askerleri tarafından vuruldular. Yunanılar annelerinin ellerinden bebekleri alıp kayalara çarptı. Yaşları henüz 3 ve 4 olan küçücük bebek yaştaki çocuklar denize atılarak boğuldu. Soykırım ve katliam sona erdiğinde cesetlerin bazısı denize atıldı. Bazıları ise sahile yığıldı ve sonuç olarak bir salgın hastalık tehdidiyle karşı karşıya kalınmış oldu.Tripoliçe katliamı ise Yunan Bağımsızlık Savaşı'ndaki Tripoliçe kuşatması anında 23 Eylül 1821 günü şehrin düşmesi ile Müslümanların ( Türk ) ve bir miktarda var olan Yahudilerin katledilmesidir. Bu konuda İngiliz asker ve tarihçi Thomas Gordon, Tripoliçe’de gerçekleştirilmiş olan soykırım ve katliamın sonucunda öldürülen sivillerin sayısının 8.000 olmuş olduğunu ve 8.000 kişilikte bir Osmanlı askerinin öldürüldüğünü bahsediyor.J. M. Wagstaff ise bu soykırımın bilançosunu 10.000 - 15.000 sivil olarak veriyor.Yunan tarihi üzerinde uzman olan tarihçi ve yazar William St. Clair’de burada öldürülmüş olan sivillerin sayısının 10.000’in üzerinde olduğunu belirtiyor. Clair katledilenlerin içinde kadınların da olduğunu vurguluyor.İngiliz tarihçi Walter Alison Phillips ise, Tripoliçe katliamı hakkında şunları söylüyor; “ Koca bir 3 günde şehirdeki Türkler vahşi bir çetenin kötülüğüne ve keyfine bırakılmış oldu. Soykırım yapılma konusunda Yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadı. Özellikle kadınlar ve çocuklar, öldürülmeden önce çok ağır ve dayanılmaz işkencelere tabi tutuldular. Soy kırım ve katliam o kadar devasa büyüklükte gerçekleştirişmiş ki, Yunan komutan Teodoros Kolokotronis, kapıdan hisara kadar atla ilerleme süre ve mesafesinde üzerinde olduğu atının ayaklarının yere hiç değmediğini, temas etmediği atın ayaklarının altında insandan bir yol kaplaması olduğunun söyledi. Kentte Yunanlıların bu soykırımlarından sonra yolların kenarları ceset doldu. Aralarında kadınların ve çocukların çok miktarda olmuş olduğu Türk Müslüman kitleler, kaçmaya çalıştıkları yakınlardaki dağlarda ve eteklerinde adeta birer sığır gibi doğrandı. William St. Clair soy kırım ve katliam sırasında Tripoliçe'de olan başka devletlere ait yabancı subayların gördüklerini şöyle anlattı;" Burada 10 binden fazla Türk öldürüldü. Paralarını sakladıkları şüphe edilenlere işkenceler yapıldı. Kolları ve bacakları kesildi ve işkenceler ile ateşin üzerinde yavaş yavaş kızartıldılar. Hamile kadınların karınları yarıldı, kafaları kesildi ve köpek kafaları bacaklarının arasına, cinsel uzuvlarına sokuldu. Cumadan Pazar gününe kadar ortalıkta çığlık sesleri yankılanıyordu. Yunanlının bir tanesi 90 Türkü katlettim ve öldürdüm diye ortalıkta övünüyordu. Bu süreçte kentte bulunan Yahudi topluluğa da sistemli bir şekilde işkence yapıldı. Haftalarca aç bırakılmış olan Türk çocukları çaresizce yıkıntıların arasında koşuşurken Yunanlar tarafından yerlere atıldılar, oyun aracı yapıldılar, dalga geçildiler ve sonra acımasızca vuruldular. Su kuyuları cesetlerle doluydu. " " Yunanistan'daki Türkler bu şekilde soykırım ve katiamlar sonucunda arkalarında çok az iz bırakmış oldular. 1821 İlkbaharında arkalarından gözyaşı dökülemeden ve hatta kendi soydaşları diğer Türkler tarafından bu yaşamış oldukları bilinmeden ve fark edilmeden yok edilerek ortadan kayboldular. Böyle ağır bir vahşetin ardından bir zamanlar Yunanistan topraklarının büyük bir Türk nüfusuna yurt ve ev olduğuna inanmak çok zordu. Bu Türk ailelerin arasında varlıklı çiftçiler, tüccarlar, memurlar vardı. Yüzlerce yıldır burada yaşamış ve buraları kendilerine yurt kabul etmişlerdi. Hepsi kasıtlı ve acımasızca öldürüldüler. İşkence Soykırım ve katliama tabi tutuldular ve hiçbir zaman kendilerine bu yapılana pişmanlık duyulmadı ve bu konuda cezalandırılmadılar. Türkler, zalim Yunanlılar tarafından işkenceler, katliamlar ve soykırımlar uygulanan bir millettir. Bu konuda günü geldiğinde cezalandırılmalı ve adalet yerine getirilmelidir. Kaynak; Feridun Cesur Youtube Kanalı
GÜNDEM
Yayınlanma: 06 Şubat 2021 - 16:54
Güncelleme: 06 Şubat 2021 - 16:58
YUNANLILARIN TÜRKLERE YAPMIŞ OLDUĞU SOYKIRIM VE KATLİAMLAR
Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmış olduğu dönemde Ege Adalarında çok miktarda Türkler öldürülmüştü. 182’in Mart ayında, Yunanlar Sakız Adası'na bir saldırı yaptı ve epeyce sayıda Türkleri katletti. Egenin Adaları'nda Osmanlı Devletine isyan eden Yunanlılar, o bölgeden geçmekte olan ticari Türk gemilerine ve Hacca giden ve gelen gemilere saldırarak gemilerin mürettebatlarını ve yolcuları öldürdü.
GÜNDEM
06 Şubat 2021 - 16:54
Güncelleme: 06 Şubat 2021 - 16:58