Her gün dünyanın çeşitli yerlerinden kadına, çocuğa,hayvana, erkeğe uygulanan şiddet ve işkence haberleri ile sarsılıyoruz. O an etkilenip yapanlara lanet okuyor okuduğumuz lanetle vicdanımızı rahatlatıyor yaşamımıza devam ediyoruz. Aslında şiddetle beslenen dünya sistemleri ile baş edemeyeceğimiz bir çaresizlik gözlerimizi yummaya zorluyor bizi. Gazetelerde okuduğumuz, Televizyondan izlediğimiz şiddete uğrayan insanlar bizi üzüyor, endişelendiriyor bunda çok samimi olduğumuza yürekten inancım tam, akabinde kalbimizin derinliklerinde hissettiğimiz, öğretilmiş çaresizliğimiz bileklerimizde anahtarsız kelepçeler gibi durmaya devam ediyor.
Dünyanın gelişmiş gelişmemiş bütün toplumlarında yoğunluk derecesi farklı olmak kaydı ile kadına şiddet vardır. Aslında sadece kadına şiddet vardır demek de tek taraflı bir bakış açısıdır. Aynı derece kadına, çocuğa,hayvana,erkeğe doğaya da şiddet vardır.
Şiddettin ilk halkasını erkeğin erkeğe yaptığı şiddet, ikinci halkasını erkeğin kadına yaptığı şiddet, üçüncü halkasını kadının çocuğa yaptığı şiddet dördüncü halkasını çocuğun kendinden zayıf çocuklara yaptığı şiddet, beşinci halkasını ise, erkeğin,kadının, çocuğun hayvan ve bitkilere yaptığı şiddet oluşturmaktadır.
Dünyada en çok şiddete maruz kalan varlık , erkektir.Gerek duygusal, gerek fiziksel, gerek geleneksel,gerek ekonomik, gerek iş gücü olarak ,erkek çok ağır bir şiddetin altındadır. Bu kadar şiddet gören bir varlığın şiddet uygulayacağı kaçınılmaz bir sondur. Erkeğin kadına ve diğer varlıklara şiddet uygulaması sadece bir sonuçtur. Onu buraya kadar getiren sebepler zinciri saymakla bitmez. Bazı çevreler bu sözlerimi yanlış yorumlayabilirler kadına şiddeti savunuyormuşum gibi bir duyum edinebilirler ama bu kesinlikle böyle değildir. Sadece kadına neden şiddetin bitemeyeceğine objektif bir bakış açısı getirmeye çalışıyorum. Şiddet gören şiddet gösterir. İlk önce erkeklerin şiddetten kurtarılması gerekir. Erkeğin erkeğe uyguladığı şiddet son bulmadığı sürece, erkeğin çevrendekiler, şiddete maruz kalanın, şiddetinden korunamaz.Sadece bunu açıklamaya çalışıyorum. Tabi ki kadına kalkan elleri affetmem söz konusu değildir.
Şiddetin bu kadar yaygın kullanılmasının nedeni karşımızdaki varlığın bedenini,kimliğini , edinmiş olduğu mal varlığını,çok kolay hakimiyetimiz altına alabilmemizdir. Şiddet ikna etmenin en kestirme ve en kolay yoludur.Bireyler toplumsal şiddetten beslenirler.
Bunun için öncelikle nasıl yetiştiriliyoruz? buna bakmalıyız.Şiddet bize her an her saniye dikte ediliyor. Doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar şiddetle besleniyoruz.Bir toplumun bir topluma şiddet uygulayarak kazandığı zaferler ballandıra ballandıra daha ilk okul sıralarında anlatılmaya başlanıyor. Dünya ortalamasına göre her gün evlerimizde her birimizin en az 1 ile 3 saat arasında Televizyon izlediğimiz,radyo dinlediğimiz hesap edilirse de bütün izlediğimiz filmlerde,dinlediğimiz haberlerin yüzdeyüzü şiddet haberlerinden oluşuyor. Sürekli pompalanan şiddeti belgeleyen haberler bilinçaltımıza servis ediliyor. Şiddet normalleştiriliyor. Bunun için karşıt guruplar yaratılıyor bireyler ve toplumlar arasına her tip ayrılıklar öne sürülerek düşmanlıklar yaratılıyor. Çocukların oyunlarının yüzde doksana yakın bir bölümü şiddete yönelik oyuncakları da aynı durumda. Biraz fiziksel veya ekonomik gücü olan veya olmayan bireyler çocukluğundan beri gizli gizli bilinçaltına yerleştirilen şiddeti, istediği olmadığı zaman çok rahatça şiddete dökebiliyor. Sonra da öğretmenlerden mucize yaratmasını bekliyoruz. Haydi öğretmen bizim besleyip büyüttüğümüz şiddeti sen çöz diyoruz.
Artık şunu açıkça kabul ve idrak etmeliyiz. Dünya bir şiddet toplumudur. Bu toplum şiddetle beslenmektedir. Çünkü dünya sistemlerinin dengesini şiddet çokluğu belirlemektedir.Şiddet yoğunluğu kimde ise güç ondadır. Şiddet yoğunluğunun sahip olduğu ülkeler ve kişilere karşı bir hayranlık söz konusudur.Bunun içindir ki gücü ele geçirenin sevgi şefkatten çok şiddete sarıldığını görüyoruz dünyamızda.Her şiddete sahip olan gurup başka bir gurup üzerinde güç sahibi oluyor onu ya asimile ediyor ya yok ediyor. Her şiddetin karşılığı bir başarı olarak kabul görmektedir. Her ne kadar açıktan kınansa da şiddet uygulayana, gizli gizli gıpta edilen bireyler toplumudur dünya. Bir gün kendisi de o toplum gibi, şu insan gibi güçlü olmak istemektedir. Gücün karşılığı dünyada şiddettir.Bunun için dünya varlıklarından olan kadın,çocuk, hayvan,erkek, doğanın varlıkları bu şiddetten tek tek uyduruk yasalarla korunmaya çalışılsa da başarılı olamaz, bilindiği üzre olamamaktadır da. Önce erkekte şiddete karşı bilinç oluşturulmalıdır.Kendi durumunun farkına vardırılmalıdır. Erkekler kendilerinin ağır şiddet altında olduklarının farkında değildirler. Şiddeti güçlü olmakla eş değer algıladıklarından sadece sonuca odaklanıp küçük hazlarla kendi vicdanını susturmaktadırlar.Öğretilmiş şiddetten erkek kurtarılmalıdır.
Şiddeti uygulayan bunun az çok bir karışılığı olacağını bile bile yola çıkmaktadır. Fakat bu karşılık onun kazancından daha fazla değildir. Gücün mekanizması burada devreye girer. Güç toplumu ve bireye aşırı bir öz güven aşılamakta kayıp ve kazanç ekseninde olamaz dediğimiz her kötülük hayata birbir geçmektedir.Bireylerin ve toplumların kazançlarından daha fazla cezai bir karşılık uygulanabilirse şiddet bitebilir ki bu gün dünyanın hiç bir toplumunda cezalar kazançlardan daha yüksek değildir.
Mesela ; Herhangi bir dünya toplumuna şiddet uygulayan bir toplum diğer bütün toplumlar tarafından dışlanırsa diğerleri şiddet uygulamaya daha çekinceli olacaktır.Bu göstermelik bir dışlama olmamalıdır. Sözlü ve yazılı kınıyormuş gibi yapıp alttan ekonomik ve diğer faliyetleri sürdürmek kınama ve yaptırım değildir.Bütün uluslar şiddet uygulayanı süresiz aforoz edebilme kabiliyeti kazanmalıdır ki şiddete sahip toplum kazançlarından çok kayıplarından korkar hale gelmelidir. Bilindiği üzere dünyada uluslararası bütün siyasi kınamalar halklara karşı göstermelik bir üslup içermektedir. Bir erkek bir kadına şiddet uyguladığında toplum onu dışlarsa diğerleri elini kaldırmadan evvel düşünecektir.
Yaratılış itibari ile erkek fiziksel kuvvete sahiptir. Bu kuvvet ise daha geniş alanlarda gerektiği zamanlarda kullanılmak üzere sürekli beslenmektedir. Bu tesadüfü değildir, büyük bir dikkat ve bilinçle bilinçli olarak erkek şiddete gizli veya açıktan yönlendirilir.Asıl mesele erkeğin erkeğe uyguladığı şiddeti durdurmaktır. Erkeğin erkeğe uyguladığı gerek maddi gerek manevi şiddet bu şekilde gazlanarak beslenildiği sürece kadına şiddet asla bitirilemez. Erkeğe şiddet öğretmek ve uygulatmakta çıkarı olan sistemler sorgulanmalıdır.İnsanın yarattığı hiç bir sorun çözülemez değildir çözülmek istenmemektedir. Çözüyormuş gibi yapıp işin temeline inmeden üstten göstermelik usullerle dünya toplumlarında şiddet sonlandırılamaz ve kadına uygulanan şiddet önümüzdeki yıllarda dahada artarak devam edecektir.Kadına şiddet sadece ve sadece erkeğin şiddet merkezi yapılmasından vazgeçilmesiyle hayatta yer bulacaktır.