Birlikte yaşadığımız, ya da bir arada yaşamak zorunda olduğumuz insanları anlamak ve onlar tarafından da anlaşılmak güzel şey. Başarabilirsek tabii. Çünkü anlayamamak, anlaşılamamak sonucu, çok güzel duygular ve ilişkiler bitiyor çoğu zaman. Bazen de kötü olaylara sebebiyet veriyor anlaşılamamak veya yanlış anlaşılmak.
Yüksek Okuldayken aynı sınıftan ve mahalleden bir kız arkadaşım vardı. Konuşmayı çok severdi, onun en iyi dinleyicilerinden biriydim. Fakat, katıldığımız ortamlarda bazen tanıdıklarım, bazen yakınlarım onun çok konuşmasından rahatsız olur ve bunu bana da belli ederlerdi.
Bir gün dayanamadım tüm cesaretimi toplayarak ona bunun nedenini sordum. Bana: '' Çünkü insanlar beni anlamıyor, kendimi bu şekilde anlatmaya çalışıyorum. '' demişti. 28. Yaş gününü görmeden beyin kanaması sonucu hayata veda etti. Anlaşılmaya çalışmak, ( Ailesi tarafından, okul ve iş arkadaşları tarafından, yakınları ve akrabaları tarafından anlaşılmayı istemek, ) bunun için mücadele ederken beynini çok mu yormuştu acaba? Bilinmez,...
Bazen sevgiler, aşklar da böyle yaşanıyor. Hiç anlayamadan aşık oluyor, ama anlaşılmayı bekliyoruz.
Eski bir Amerikan filminde ( Some Came Running - Yağmurla Gelen, ) Frank Sinatra ile Shirley Macline'nın arasında geçen diyalog bu duruma güzel bir örnektir. Askerlikten ayrılıp yeni bir hayat kurmak için geldiği yabancı bir şehirde tanıştığı öğretmenle evlilik hayalleri kuran Frank aynı zamanda da, bir barda çalışan dansçı Shirley ile gönül eğlendirir. Fakat genç kadının cahilliğinden rahatsız olur ve ona okuması için bazı kitaplar verir. Shirley Frank’e aşık olduğu için kitapları okumayı kabul eder. Bir zaman sonra Frank, Shirley'e okuduğunu söylediği kitaptan ne anladığını sorunca genç kadın cevap veremez, üzgün bir ifadeyle Frank'e: '' Bu kitaptan, okuduklarımdan, senin anlattıklarından hiçbir şey anlamamış olabilirim, ama gözlerine baktığımda senin neler hissettiğini anlıyorum. '' der.
Çoğu zaman anlaşılamamaktan şikayet ederiz, ama aslında biz kendimizi ne kadar anlıyoruz. '' Bunu asla yapmam, bu benim başıma gelmez, '' dediğimiz pek çok şeyi de gün geliyor yapıyoruz, yaşıyoruz.
Çocukların birbirini anlaması ise hayatı bir başka güzelleştiriyor. Yeğenimin doğumu ramazan ayına denk gelmişti. Bu sebepten de babam ona: '' Allah'ın nuru anlamına gelen – Nurullah - adını koymuştu. İkinci bir adı daha olsa bile, iş ve okul hayatında hep bu ilk ismiyle bilindi.
TED ( Ankara Kolejin )’de ilkokula başladığında, bir gün bana arkadaşlarının ismiyle alay ettiklerini söyleyince çok şaşırmış, ne söyleyeceğimi bilememiştim. Sonra başka bir arkadaşından bahsetmişti. O yeğenimi adıyla alay edenlere karşı teselli etmiş: '' Üzülme Nurullah, ben seni çok iyi anlıyorum. '' demişti. Çünkü o da benzer durumları yaşamıştı. Onun adı da '' Hüsna ''ydı. Ve her ikisinin de ismi diğer kolejli arkadaşlarına göre farklıydı. Yedi yaşındaki Hüsna empati yaparak arkadaşını anlıyordu.
Birbirimizi her zaman anlayamasak bile; dostluğun, arkadaşlığın unutulmayacağı sevgi dolu nice güzel Ramazan bayramlarında buluşmak dileğiyle, esen kalınız.
Çoğu zaman anlaşılamamaktan şikayet ederiz, ama aslında biz kendimizi ne kadar anlıyoruz. '' Bunu asla yapmam, bu benim başıma gelmez, '' dediğimiz pek çok şeyi de gün geliyor yapıyoruz, yaşıyoruz.. çok güzel anlatılmış . ellerinize sağlık. harika olmuş.
Anlaşılmamak! Benim en anlaşılmadık tarafım "susarak"konuşmamdır,çünkü bu lisandan anlayan birine denk gelemedim.
Güzel bir yazı ile üzerinde düşünülmesi gereken bir konu ortaya konulmuş..Kutluyorum..
Kaleminize sağlık anlamak ve anlaşılmak teorisini çok güzel anlatmışsınız misaller harika ve hayatta bunun gibi çok müsa var bu yazınız için teşekkürler esen kalın sevgilerimle