Futbol camiasında yaşanan malum şiddet olayı bana çok uzun zaman önce bir gazete köşesinde okuduğum yazıyı hatırlattı.
Doğu illerimizden birinde yaşayan, çok zengin bir ağa kendi parasıyla bir spor kulübü kurar. ( Ya da satın alır. ) Takımının maçını izlemeye gider, fakat kendi takımına sürekli gol atılınca dayanamaz ve yanındakilere; '' Madem bu takıma parayı ben bastım, golü de ben atacağım. '' diyerek sahaya iner.
Geçtiğimiz günlerde ise; gol atmaya kalkışmasa bile, başka bir kulüp başkanı da; maçın orta hakemine milyonlarca izleyicinin gözleri önünde okkalı bir yumruk atar.
Eskilerin bir sözü vardır: '' Dünyanın çivisi çıktı '' derler. Dünyanın çivisi çıktı mı bilmiyorum, ama insanlarımızın pek çoğu çığırından çıktı sanki.
Sarışın, çok genç ve güzel biri; hayranlarının rüyalarını süsleyen ünlü şarkıcı bir hanım, ekranlarda kendisini eleştirenlere bir erkeğin bile söylemekten utanacağı sinkaflı küfürler ediyor. ( Mesela çok merak ediyorum bu kadar ağzı bozuk, bazı erkeklere özgü o iğrenç ve; hemcinslerini bu kadar aşağılayan bir küfrü TV ekranlarında ağzına aldıktan sonra; hayranları onu hala nasıl sever, onun sesinden romantik şarkıları nasıl dinler? )
Başka bir olayda da: On dört yaşındaki öğrencisini taciz eden bir öğretmen ifadesinde : Öğrencisinin on beş yaşından fazla olduğunu sandığını söyler,..! Özrü kabahatinden büyük,...
İstanbul'da bir markette yangın çıkar, kurtarılan bir kısım gıda ürünleri belediyeye gönderilmek üzere dışarıya taşınır ve maalesef aralarında oldukça Müslüman görünüşlü kadınların da olduğu bazı kişiler yangından kurtarılan malları yağma ederler.
Genç bir çift para kazanmak için yatak odası görüntülerini sosyal medyada paylaşırlar ve kendilerine '' Hiç utanmadınız mı '' diyen muhabire; başkalarının başarılarını kıskandığını söylerler.
Bir avukat hanım; neredeyse bir insanın evinde bile giyinmeyeceği türden transparan kıyafetiyle, ifade vermek için gittiği savcının odasında, bacak bacak üstüne atarak, iç çamaşırına kadar görünecek şekilde oturup çektirdikleri fotoğrafları sanal ortamda paylaşır,
Kuzenini bile dolandıran bankacı tefecinin yanına her gün bir yenisi daha eklenir.
Yıllardır ekranlarda insanlara sağlıklı beslenme ve zayıf kalma konusunda dersler veren ender doktorlarımızdan biri de, bir erkekle duş alma görüntüleriyle gündeme gelir.
Ve haberler böyle devam eder,...
Acıkmış olarak eve dönen Mehmet annesine, "Akşama ne var? " diye sorar,
annesi; " Saymakla bitmez oğlum, " der.
Mehmet; " Güzel, nelermiş bunlar? " deyince,
annesi gülümseyerek, "Pirinç pilavı!" der.
Son yıllarda ekranlarda, haberlerde insanlarımızın; garip, sinirli, utanma duygusundan yoksun, kendisini kaybetmiş, dışı başka içi başka halleri, neredeyse dudak uçuklatacak cehaletleri, olmayacak davranışları da saymakla bitmiyor.
Tongue Fu ( Sözlü dövüş sanatı) düşüncesine göre: Zorbalar ancak '' yeter '' demesini bilenlere saygı duyar. Saygıları kalsın! Ama zorbalığın, terbiyesizliğin, riyakarlığın, sahtekarlığın, ahlaksızlığın, her türlüsüne karşı : '' Yeter artık yeter, biraz durun '' diye bütün gücümle bağırmak istiyorum.
Esen kalın.
Doğru ve yanlış gitti yerine günah ve sevap geldi sonuçta ahlak bu ülkeden göçmen kuşlar gibi gitti ve dönmüyor
Kültür düzeyi düşük toplumlarda görülen bu tür davranış ve söylemler görgüsüzlük belirtisidir. Toplumsal bir sorunu dile getirmişsiniz. Kutluyorum Emel hanım.
Maalesef son yıllarda eğitim sistemimiz, adalet mekanizması, toplum anlayışımız o kadar değişti ki sonuçta da bunları yaşıyoruz
Bu kokuşmuşluğun giderilmesi için ne yapmalı?! Bu konu sosyologların, ilahiyatçıların, yöneticilerin kafa yorması gereken en önemli sorunumuzdur. Ahlak düzelmezse, hiçbir şey düzelmez...
Bu yazınızı okumuş ve yorumumuda yapmıştım Emel Hanım. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Çok önemli konulara değindiniz Emel Hanım. Hepimiz insan olarak doğuyoruz ama kaç kişi insan kalabiliyor. Bebekliğinden itibaren yetişen çocuk ailesinddn, mahallesinden, yaşadığı şehirden ve ülkesinden, okuduğu kitaplardan, medyadan, sinemadan etkilenerek büyür. Adı üstünde "çocuk" ama içinde yaşadığı dünyası çok büyük ve çok güçlü. Bu etkenlere ekonomiyi ve ağzı bozuk siyasileri dd eklerseniz durum çok kötü. Tüm bu olumsuzlukların düzelmesi için toplumu bozan kişilerle -size ve kendime o*** saygımdan kişi sözünü kul***dım- bu etkenlerden etkilenenleri toplumdan ayıklayarak ka***ları yeterli bir süre karantina altında bırakmak ve yeni yetişenleri ülkeye egemen kılmak gerek. Bu çözüm yolu uçuk, kaçık Bir yol. Özetle bir nesli yok etmek gerek. Böyle yazmamın nedeni durumjmuzun ne kadar içler acısı ve çözümün ne jadar zor olduğunu anlatmak içindi.
Emel hanım emeğinize sağlık. Hakikaten sözün bittiği yerdeyiz, bu sıkıntılar yazmakla, konuşmakla bitecek gibi değil. Artık içim şişiyor ve çok özledim, eski Türk filmlerindeki yoksul ama dürüst, yoksul ama insan gibi insan, yoksul ama sevgi dolu insanları !. Ne mutluki bizler o insanların yalnızca bir film karakterinden ibaret olmadığını gördük, onlarla aynı filmde oynadık ve o insanlarla anılarımız sıcak koynuna sığınarak mutluluk uykusuna dalabiliyoruz.
Tebrik ederim cok iyi tespitler 30 40 yıl.oncesine kadar her şey bugünden çok.farkliydi insanlarımız çok degisti
Selam evet yeter artık toplumda kıskançlık kalktı ne yedirdiler bize her halde domuz eti.... Allah kolaylık versin bize