Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir haberde muhafazakar kesimden bir siyasi; zamanımızda evliliklerin uzun ömürlü olmamasının, boşanmaların artmasının nedenlerini; eşlerin tek değil de, ayrı yastıklarda uyumasına bağlamış. Yani, aynı yatakta sadece ayrı yastığa baş koymak ayrılıkların nedeniymiş!
Bu nasıl bir anlayışsa adam, istiyor ki kadın hiç nefes almasın, arada bir parmak kadar bile mesafe olmasın.
Barış Manço'nun da '' Bir yastıkta kırk yıl, anlat babaanne ölümsüz aşkını '' diye bir şarkısı vardı. Acaba bu şarkının sözlerini büyükannelerimiz cevaplasa ne derlerdi?
Eşleriyle bir yastıkta kırk yıl geçirmelerine sık sık övgüler yapılan ninelerimiz, ne biliyorlardı ki, ne istemişlerdi? Çoğu, parçalanmış bir imparatorluğun son yıllarında doğmuş, çoğunun gençlik dönemleri de yeni kurulmuş fakir Cumhuriyetimizin ilk yıllarına denk gelmişti.
O zamanlarda yaşayan büyükanneler gerçekten mutlu olmuşlar mıydı? Mesela aralarında kaçı gerçek aşkı biliyordu ya da yaşamıştı. Bugün altmışlı yaşlarda olanlar arasında bile bunu hissetmemiş o kadar çok kadın var ki!
Yaşanmayan şey bilinmez denir. '' Kız beşikte çeyiz sandıkta '' ve '' Kızı kendi gönlüne bırakırsan, ya davulcuya varır ya zurnacıya '' '' Kızını dövmeyen dizini döver '' gibi yönlendirici, baskıcı atasözlerinin etkileriyle yetiştikleri için; evde kalmak, zamanında evlenmemek onlar ve aileleri için utanılacak bir durum oluyordu. Bu sebepten de çok küçük yaşlarda evlendiriliyor, çoluk çocuğa karışıyorlardı.
Aşk nedir, eşinize aşık oldunuz mu, diye sorulsa çoğu; '' O da ne oluyor, biz bilmeyiz böyle şeyleri '' der, gülüp geçerlerdi. Cinselliği de yaşamak bazı istisnaların dışında onlar için tabuydu. Bu erkeklerin hakkı, kadınların ise göreviydi. Bilmedikleri duygulara, doğal olarak merak da, özlem de duymadılar.
Hayatında hiç çikolata, dondurma yemeyen biri, elbette bunları istemez. İnsan kendi gördüğünün, bildiğinin daha fazlasıyla daha güzeliyle tanışmadıkça kendisine sunulanlara razı olur. Sanılır ki, yaşamak bu ve dünya bunlardan ibarettir.
Ekonomideki '' İhtiyaçlar sonsuzdur, tatmin edildikçe yenileri doğar '' kuralı büyükannelerimizin hayatlarında hiç yer bulmamıştır sanki. Nohut oda, bakla salon, bir tas çorba, bir hırka yeterli gelmiş onlara. Daha ötesi hiç olmamış ki... Bu sebepten de evlilikler bir yastıkta kırk yıl sürmüş.
'' Bir yastıkta kırk yıl, anlat babaanne bana ölümsüz aşkını '' şarkısını dinlerken, düşünülecek tek cevap: '' Bilmedim, bundan ötesini görmedim, öğrenmedim, duymadım. '' olurdu herhalde. Esen kalınız.
Gerçekleri yansıtmışsınız..Yüreğine sağlık arkadaşım
Merhaba. Her konuda olduğu gibi evlilikte de kültürler arası anlayış farkı vardır. Kişilerin birbirlerini anlaması, sevmesi, insanı duygularının gelişmesi, çok önemli şark kafası dediğimiz doğu kültüründe evlilik yaşantısı, duygulara göre değil, töreye göre yürütülür. Törede de kadın hep ezilen kesimdir. Hele yozlaştırı*** İslam anlayışında kadın tü kaka (afedersiniz). Ne zamanki kadını dişi değil birey olarak görürüz, eşit koşullarda yaşarız, o zaman kadın gerçek evlilik duygu ve düşüncelerle yaşamına renk katar, bir evlilik yaşar.
Güzel bir konuya değinmişsiniz, bizler o kuşaktan sonraki kuşaklar olarak daha bilinçli evlendik, daha bilinçli yaşadık. Emeğinize sağlık.
Günaydın. İzmir'de yazlıktayım. Dün geldim köşe yazınızı zevkle okudum. Yazınıza yaptığım yorumu aşağıya kopyalıyorum. ****** Merhaba. Her konuda olduğu gibi evlilikte de kültürler arası anlayış farkı vardır. Kişilerin birbirlerini anlaması, sevmesi, insanı duygularının gelişmesi, çok önemli şark kafası dediğimiz doğu kültüründe evlilik yaşantısı, duygulara göre değil, töreye göre yürütülür. Törede de kadın hep ezilen kesimdir. Hele yozlaştırı*** İslam anlayışında kadın tü kaka (afedersiniz). Ne zamanki kadını dişi değil birey olarak görürüz, eşit koşullarda yaşarız, o zaman kadın gerçek evlilik duygu ve düşüncelerle yaşamına renk katar, bir evlilik yaşar.
Süper bir yazı elinize emeğinize sağlık çok begendim
Biz sadece yastıkları değil, yorganı ve hatta bazı günler yatağı bile ayırıyoruz ama bu sevgimizden bir şey eksiltmiyor, aksine daha huzurlu ve mutlu oluyoruz.
O zamanın hayat şartları ile günümüz şartları elbetkı çok farklı ve bu vesile ile paylaşınız doğru ve yerinde.