Kadınlarımızın pek çoğu göbek atmaya acayip meraklı. Fırsatını bulunca yer, zaman önemli olmuyor. Bir şeyler tıngırdasın! Anında hazırlar, hatta çalmadan da oynuyorlar.
Başka bir mevzuda hiç olmadığı kadar ifade özgürlüğümüzü, duygularımızı hem de en uç noktalarda yansıttığımız türkülerimiz ve şarkılarımızda nasıl sözler geçiyor? Farkında bile değiller... Yeter ki, göbek atsınlar.
Televizyon kanallarında gezinirken sık sık görüyorum. Her kesimden, her kılıkta ( Başı açık, kapalı, şalvarlı, mini etekli , zayıf şişman, genç yaşlı, fark etmiyor ) hepsinin bedenlerinde zapt edemedikleri bir dansöz gizli sanki.
Normal şartlarda, genellikle muhafazakar ve mesafeli olan kadınlarımız, konu göbek atmaya gelince oldukça rahatlar.
Hatta bu istekleri ağır basınca nerede bulunduklarını dahi unutuyorlar ve mezarlıkta bile göbek atan kadınların haberlerini izliyoruz.
Eğlence ortamı olsun olmasın; estetik kaygılardan, sanatsal öğretilerden uzak; İstedikleri zaman, içlerinden nasıl geliyorsa kıvırdıkça kıvırıyor, oynadıkça oynuyorlar. Olabilir, belli ki çok mutlular ve bazıları kendilerinin dışındaki dünyadan bihaberler.
Fakat ben:
''Halime’yi samanlıkta bastılar, şipşak bastılar, şalvarını gül dalına astılar.......
Halime'nin güneşe karşı odası, öpüşürken çıkagelmiş kocası...''
gibi sözlerle, evli bir kadına topluca tecavüzün anlatıldığı bu türküde parmaklarına zil takıp şıkıdım şıkıdım oynayan kadınları anlayamıyorum. (Kocası gelip öldürsün Halime'yi ne gam, ama göbekler atılsın!)
Uzun zaman önce ''Kaşların arasından Dom dom kurşunu değdi, Bir avcı vurdu beni, Bin avcı beni yedi ........ Ahh dedim ağladım ......'' şeklindeki türkümüz de her eğlence ortamında söylenir ve insanlarımız çılgınlar gibi eğlenirdi. Toplum olarak adeta acılardan zevk alıyor gibiyiz.
Yine televizyonda bir programda, solist ayrılık ve aşk acısının anlatıldığı hüzünlü bir şarkıyı ''Ahhh vahh'' diye feryat figan ederek söylerken, kadınlarımızın kendilerinden geçmiş bir halde ekranlarda göbek atma yarışına girmelerini hiç unutamam.
Korkarım bir gün bu danslarını; Abdülhak Hamit Tarhan'ın karısının ölümü üzerine yazdığı ''Makber'' şarkısında da yapacaklar.
Ankara'nın yerlisi olarak, neredeyse memleketimin - milli şarkısı- gibi olan; ''Misket'' türküsünde de çılgınca, tempolar tutarak oynanması beni hep şaşırtmıştır. Çünkü bu türkünün de oldukça hüzünlü sözleri vardır. Sonu ölümle biten yaşanmış bir aşk hikayesinin ardından yakılmıştır.
Ne yazık ki düğünlerimizin vazgeçilmez oyun havalarından bir tanesidir.
''Aman neresinden ........ tuttum karının eteğinden, memesinden'' ve ''Bayburt'un dereleri kız nerede büyüttün o koca memeleri'' Bir diğeri: '' Gıdı gıdı hatçe, gıdıklandı hatçe, üzerine verince vıcıklandı hatçe'' gibi hemcinslerinin aşağılandığı türkülerle göbek atıyor kadınlarımız.
(Sonra bu çeşit türküler dinleyerek büyüyen erkeklerimizden romantik olmalarını bekliyorlar.)
Sözlerini yazmakta zorlandığım (Abazanlığın anlatıldığı) başka bir türkümüzde de adam; ''Kaytan bıyıklarımı sürsem nerelerine ..........'' diyerek engin !.. cinsel fantezilerinden bahisle, kandırmaya çalıştığı kızın da isteklerini sormayı ihmal etmiyor! Göbekler atılıyor ... Parmaklar şıkırdatılıyor, eller havada.
Ana, baba, bacı, kardeş, ağızlarında bu türkü coştukça coşuyorlar:
''İndim derelerine bilmem nerelerine
Sırma bıyıklarımı sürsem nerelerine''
Çoğu zaman oynuyor muyuz, oynatıyor muyuz!.. Bilmiyorum.
Esen kalın
Yok oynamıyoruz ama oynattığımız kesin. Size hayranım, (Merak etmeyin hepsi bu kadar, "hayranım" ın devamı yok.)
bir toplumun müzik anlayışı bence o bireylerin kültürüne bağlı.. milletçe arabesk yaşamayı seven dertleriyle mutlu o*** hüzünlenmeyi seven her acıdan bir meksika biberi yetiştirebilen bir milletiz maalesef...bir müzikte var o*** şarkı türkü sözlerinden çok ritim ve metronoma yöneliyoruz. hele ki kapı gıcırdasa oynar örneğide tam yerinde bir sözdür. bende orjınal bır Ankaralı olarak yenı nesıl ankara havalarını şiddetle red ediyorum. zaten Ankara dan da göç etme sebebplerimden birisi de bu kaşık havalarıdır. böyle bir ankara havası Ankaranın tarihinde yoktur. erotik imalı telafuz edemeyeceğim kelimelerin Ankaranın asil seğmenleriyle alakası yoktur.ey onbeşli onbeşli türküsüde yaşları bu civarlarda olup savaşa giden dedelerimiz için yakılmış bir Türkü ile eğlenebiliyorsak hay bizim müzik anlayışımıza nokta nokta kota....... bu konu yıllardır müzisyen arkadaşlarımız ile konuştuğumuz ve üzüldüğümüz bir konu idi. güzel bir konuya değinmişsiniz emeğinize sağlık teşekkür ederim.
cok haklisiniz
TÜRKÜLERİMİZDE CİNSELLIK MİZAHINI ÇOK BAŞARILI OLARAK ANLATMIŞ;KALEMINI KONUŞTURMUŞ EMEL HANIM...BUARADA YERLI YERSIZ OYNAMA İSTEGIMIZ OYNATMA OLARAK DEGERLENMIŞ KI BAYILDIM... BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLERİM..
Emel hanım bu anlattıklarınız yüzünden gençliğimden beri türküleri sevmedim ve hiç dinlemem artı arabeskte dinlemem dinlediklerim tango, caz, romantik, Türk sanat müziği, slow ve disko.
Bir toplum bilimci bu konuyu değerlendirse tahmin ediyorum şunları söyler: Toplumun eğitim düzeyi, algısı ve kültürüyle paralelik gösteren bir durumdur. Sonuç yadırganacak kadar değildir diyecektir..
Evet bence oynatıyoruz diyesim varrr