Hayatta gerçekten aşk var mıdır, insan aşık olur mu, olduğunu mu zanneder? Herkes aşık olur mu ? Bunlar elbette tartışılır.
Aşkı yaşadığını söyleyen pek çok insanın aşkı tarifi ise farklılıklar gösteriyor. Hatta bu konuda onlarca cilt kitap yazılabilir.
Fakat, geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında gösterilen ''Kızılcık Şerbeti '' adlı dizinin bir sahnesinde oyuncu Aliye Uzunatağan :
'' Aşk bir görme kusurudur '' diyerek , bugüne kadar duyduğum en güzel tanımı yaptı.
Dizi filmde geçen bu sözü kim söylemiş olabilir diye merak ederek , biraz araştırdım.
Daha önce , Dr. Mehmet Zihni Sungur yapmış bu tanımı. Bir seminerinde : '' Aşk bir görme kusuru, evlilik de tedavisidir '' demiş.
Ancak tedavi olunca da ortada -Aşk- diye bir şey kalır mı acaba ? Belki de ''Evlenince aşk bitiyor , yerini sevgi alıyor. '' diyenler bu kusuru tolere etmeyi başarıyorlar.
Cengiz Erşahin: '' Hayata Yön Veren Hikayeler '' adlı kitabında anlattığı öyküde aşkın insan üzerindeki etkisine değinmiş.
'' Fırat'ın iki ayrı yakasında yaşayan bir delikanlı ile güzel bir kız birbirlerine aşık olmuşlar. Delikanlı her gece yüzerek karşı yakaya geçer , sevgilisine ulaşırmış. Bu günlerce böyle sürmüş.
Yine bir gece delikanlı nehri geçip sevgilisinin yanına gitmiş, dönüşte sevgilisiyle vedalaşırken kıza dikkatle bakarak:
- Senin bir gözün kör müydü ! demiş.
Kız o zaman delikanlıya dönerek:
-Sen sen ol , sakın bugün Fırat'a girme ! diye tembihlemiş.
Delikanlı kızdan ayrılmış, Fırat'a girmiş ve boğularak ölmüş.
Çünkü delikanlı yüzme bilmezmiş, kıza duyduğu aşkın gücü sayesinde nehri geçermiş. ''
Hikayede de görüldüğü gibi, aşk insanın bir görme kusuru olduğu kadar , aynı zamanda da insana yaşam enerjisi veren bir güç kaynağı. Görme kusuru geçince ,aşk ya bitiyor ya da sevgiye dönüşüyor.
Ya da kara kuru çirkin biri olduğu söylenen Leyla için : '' Siz onu benim gözlerimle görmüyorsunuz . '' diyen Mecnun gibi , sevdiğine kavuşamayanlar hep görme özürlü mü kalıyor ... Bilinmez.
Temel, karısıyla nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor:
'' Sevdiğim kızla ilk yemeğe çıkışımızda , romantik bir lokantaya gittik. O sırada cep telefonu çaldı. Hemen elini çantasına attı, kurcaladı, kurcaladı...
Telefon uzun uzun çalmaya devam ediyordu , Fakat o bir türlü bulamadı. Sonra düşünceli bir tavırla -Evde mi mi bıraktım acaba- dedi. İşte o an -Aradığım kız bu - dedim. ''
diyerek karısıyla nasıl tanıştığını anlatan Temel aklının sesiyle tercihini yapar.
Sevgili okurlarım yeni yıldaki bu ilk buluşmamızda aradığınız her şeyin hayırlısını bulacağınız güzel günler dilerim
Esen Kalın.
Aşkların sonu ne yazık ayrılık hem de çabucak.
Aşk, kesin tarifi henüz yapılamamış insani bir duygu, Benim anladığım, sahip olamadığımız şeylere aşık oluyoruz. Sahip olduktan sonra aşk biter, yerini sevgi alır, onun devamı ise saygıya bağlıdır, saygı bitince sevgi de biter. Sevgiyi hayvanlarda görebilirsiniz, birlikte olduğunuz her an sevgisini size gösterir. Uzun zaman ayrı kalırsanız, buluştuğunuzda çılgına döner. Ancak kötü davranıp eziyet ederseniz, sizi terk etmekte hiç tereddüt etmez. Saygıyı, sevdiklerinizden asla esirgemeyin. Saygılarımla...
ask için tskler EMEL
Ask insanin kendinden sıkılmasıdır demisti yillar once bir yazar.Hic unutmadim.Sanirim kendini iyi taniyan kendini sevebilen belki gercek aski yakalayabilir Eger kendisi gibi kendini tanimis birisi cikabilirse tabi.Buda sanirim askin yasanmasini cok ozel kilsa gerek
" AŞK, TATLİ BİR RUYA DAN UYANİSTİR".Bu tarif de benden olsun!
Aşka gerçekten Çok güzel bir bakış açısı, aşık olunca insan tüm kusurları güzel gelir insana, yani görme kusuru olduğuna ben de inanıyorum…aşk çok güzel şey bana göre kusurlarıyla birlikte ama evlilik tedavi ediyor doğru ama aşk fa*** da ölüp gidiyor, sevgiye dönebiliyor ilişki ve öyle gidiyor, sevgiye dönmeyende de ilişkide tüm kusurlar görünmeye başlıyor göze batıyor kavga gürültü ve acı bir son…haaaa bir de zaman içinde insanlar farkında değiller, hormonlar burda baş rolde biraz da duyguları bana göre hormonlar yönetiyor, bunu da göz önünde bulundurmalı…gerçek aşk yarım kalmış, ya da ulaşılamıyandır bence…o hiç ölmez…ben de yaşayan herkese tükenmeyen aşklar ve Mutlu yıllar diliyorum…sevgiyle Emel hanım…
Ne diyeyim?! Çok akıcı, esprili, güzel bir yazı. Keşke biraz daha sürseydi...