Kendimiz gibi küçük arkadaşlarımızla; ağaçların yok edilmediği zamanlarda; bahçelerde sokaklarda oynanan oyunlar, yatarken bile ayrılmak istemediğimiz oyuncaklarımız, büyüklerimizin anlattığı hikayelerdeki kahramanlarla hayal dünyamızda kurduğumuz ilişkiler... Onları düşünerek uyuya kaldığımız geceler çocukluğumuzun ne güzel anılarıdır.
O zamanları hatırladığımda aklıma gelen şeylerden bir tanesi de; pırıl pırıl, rengarenk masal kitapları oluyor. En çok da '' Dağların kızı Heidi'yi hatırlarım. Kim bilir kaç nesil onun hikayesini severek okuduk, televizyonda filmini izledik.
Heidi'nin minicik ayakları hep çıplaktı, yani ayakkabısı yoktu. Biz de küçükken bu durumu onun özgür ruhlu bir çocuk olmasına bağlardık.
Johanna Spyri'nin yazdığı bu masalla, İsviçre’nin karanlık tarihine gönderme yaptığını ve onun bu sebepten ''Heidi'' karakterini yarattığını bilmezdik.
Ve Heidi'nin masalda ve filmde ''Verdingkinder'' yani köle bir çocuğu canlandırdığını, bu yüzden de çıplak ayakla gezmesi gerektiğini hayal bile etmezdik.
(Bu zamanın en müreffeh ülkelerinden biri olan) İsviçre’de 18. yüzyılın sonlarında boşanan çiftlerin, devlete borcu olan ailelerin çocuklarının ya da ailesini kaybetmiş, suç işlemiş çocukların devlet veya kilise tarafından başka ailelerin yanına yerleştirildiğini, çocukların pazarlarda köle işçi olarak satıldığını ve İsviçre'nin bu utanç verici uygulamasını 1981 yılına kadar devam ettirdiğini de bilmezdik.
Bu insanlık dışı geleneğin kalkması için bazı yazarların ve özellikle de tecavüze uğramış bir çocuğa verdiği raporla bir Rus doktorunun yaptığı mücadeleyi de henüz öğrenmemiştik.
Çocuktuk. Masalların arkasındaki acı gerçekleri göremezdik ki...
Okuduğumuz diğer bir kitapta ''Uyuyan Güzel'' masalında ise aslında uyuyanın ''Güzel'' değil de ''Dünya'' olabileceği aklımıza bile gelmezdi.
Stefano D'Anna ''Geçmiş Tozdur Üfle Gitsin'' Makalesinde masalın orijinal adının ''Uyuyan Ormandaki Güzel'' olduğunu söylüyor. ''Uyuyan orman, yoksulluk ve çatışmalar sebebiyle hastalanmış, hipnotik bir uyku içindeki dünyadır. Güzellik ise iradedir. Uyuyan Güzelin hikayesi kendi, 'irade ve düş'ün tekrar uyanmasının bildirimidir. Genç insanların, yeni neslin, eski paradigmaları baş aşağı etmesi ve gerçekliğin yeni vizyonuna adım atmasıdır.'' diyor.
Kur'an- Kerim ve İncil'den sonra en çok okunan kitaplardan olan Carlo Lorenzi'nin yazdığı Pinokyo masalını okurken yazarının; - Dünyayı yöneten gizli güçlerin iplerinin insanları kukla gibi oynatabileceği - imaları da aklımızın köşesinden geçmezdi.
Bir varmış... bir yokmuş... hayat. Ne anlatırsa anlatsın masallar, ne öğütler verirse versin hikayeler, kendi yanlışlarımızı yaşamadan, hatalara düşmeden öğrenilmiyormuş, doğrular gerçekler.
Esen kalın -
Aynen
Teşekkürler Emel Hanım kaleminize sağlık.
Şöyleki bizler yanlız görüş ve görüntüleri gördüğümüz ve anlatıldığı algılamışık hiç detay ve araştırma yapmadan ezbere ve kopyacı büyütülmüş oysaki hydi deki geleceği gerce yıllar sonra öğrendik faka cok özendiğimiz Avrupa meğer de dramlar ne mezalimler yaşanmış yaşamışlar güzel bir konu işlemişsiniz teşekkür ediyorum
Harika bir konu ve inanılmaz gerçekler.Tebrik ederim emel hanım nereden bulup çıkarırsın bu gerçekleri ve tatlı bir üslupla yazıya dökersin tebrikler
Masal Dünayamız bir kere daha başarıyla irdelenmış ..tbler..
Masallar hayatimizda önemli bir yer tutar....Sadece cocuklara degil her yasa hitabeder...Önce cocuk gelisiminde önemli bir yeri o*** hayal gücünü genisletir....Her masal toplumda önemli bir yarayi isaret eder...Sorunlari masal seklinde dile getirmek okuyucuya kolaylik saglar okumakta...Sikilmadan okumayi saglar...Masallsrda hersey konusur...Agaclar,taslar vs. ve bu hic yadirganmaz...
Cok manali makale...Bilhassa son paragraflarindan cikarilacak dersler var derim..Emel hanimin yayinladigi kitapta bize bazi seyleri hatirlatiyor..tebrikler..yazmaya devam ..
Teşekkürler David.
Cok guzel bir makale..Bilhassa son kismi mana dolu.Kisiyi dusunderen kisimlar var..Nedense bizler bunlari zamanla ogremiyoruz..Emel hanim bunu bize acikca onumuze serdi..