Birini sevdiğimiz zaman, gerçekte bağlandığımız acaba nedir? Bir insana mı yoksa bir hayale mi bağlanıyoruz? Ben, çoğu zaman kafamızda kendi istediğimiz şekli verdiğimiz birine bağlandığımızı düşünüyorum.
Tom Robbins ''Pancarın Dansı'' adlı kitabında aşkla mantığın farkını şöyle anlatıyor;
''Aşığın gözünde bir kurbağa pekala prens olabilir, oysa mantıkçının analizinde aşığın önce o kurbağanın prens olduğunu kanıtlaması gerekir,.. Mantık aşkı sınırlar'' diyor.
Doğrudur, ama yaşama gücümüzü de duygularımızdan alıyoruz. Bu sebepten mantığımızı değil, kalbimizin sesini dinlemeyi tercih ediyoruz. Aslında gerçekte karşımızda var olan insanı değil, o insanın varlığına giydirdiğimiz kimliği seviyoruz.
Dr. Freınkestain' nın, yarattığı eserinin kendisini yok etmesi gibi, kendi hayalimizde yaratıp, farklılaştırdığımız aşık olduğumuz insan da, bazen bizi yani aşkımızı öldürebiliyor ve umutlarımızı,...
Kurbağanın, prens (ya da prenses) olmadığını görmeye başlıyoruz. Kralın çıplak olduğunu biliyoruz.
Duyduğumuz acı ise; Birini kaybetmekten ziyade, umutlarımızın bitecek ve böyle bir aşkın bir daha yaşanamayacak olmasından kaynaklanıyor.
Neyse ki, yaratılışımız gereği hayallerimiz de, umutlarımız da bizi fazla yalnız bırakmıyorlar, tamamen terk etmiyorlar çok şükür!
Sevdiklerinizle birlikte nice güzel bayramlar dileğiyle, esen kalın.
Herkes kafasında birini hayal edebilir ama kadınla hayal olmaz ben çocukluğumdan beri yat sahibi olmayı hayal ederim ve hayalimden vazgeçmedim kadına gelince Jenefir Lopezi çok beğenirim ama imkansız bir şeyi hayal etmem çok komik ve manyakça.
Sevgili Emel Hanım Şöyle bir ifade kul***mışsınız: "Neyse ki, yaratılışımız gereği hayallerimiz de, umutlarımız da bizi fazla yalnız bırakmıyorlar ve tamamen terk etmiyorlar.! "Bu konuda size tamamen katılıyorum:. Şu kısacık ömrümüzde zaten hayalle-gerçeğin arasında gidip geliyoruz.. Kaleminize sağlık..