Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine aldığım bu kitabı uzun aramalar sonunda buldum ve hayatımda okuduğum en güzel romanlardan biri oldu. Kitap - fantastik drama - olarak tanımlansa bile, oldukça felsefi mesajlar içeriyor. Mesela kitapta geçen bazı ifadeler şöyle:
- Bütün sonlar aynı zamanda bir başlangıçtır. Biz yalnızca bunu o sırada bilmeyiz.
- Kaç yaşına gelirse gelsin her erkeğin içinde koşan bir çocuk vardır.
-İnsanlar genellikle doğdukları yeri küçümserler, ama cennet en olasılık dışı köşelerde bulunabilir.
- Rastgele hiçbir hareket yoktur. Hepimiz birbirimize bağlıyız.
-Adalet yaşam ve ölümü düzenlemez. Eğer öyle olsaydı hiçbir iyi insan gençken ölmezdi.
- Boşa geçirdiğimiz tek zaman, yalnız olduğumuzu düşündüğümüz andır.
-Bazen değerli bir şeyi feda ettiğinde, onu asla kaybetmezsin. Yalnızca başka birine vermiş olursun.
-Bütün ebeveynler çocuklarına zarar verirler. Bu ellerinde değildir.
- Eğer kendinle uzlaşmaya başlarsan huzuru bulursun.
Kitabın yazarı, aynı zamanda senaristi olan Mitch Albom, bu hikayeyi ABD' de bir tv kanalı için film haline getirmiş ve filmin erkek kahramanı ise; bizim bir dönem sinemalarda ağlayarak izlediğimiz ''Şampiyon'' filminin oyuncusu Jon Woigt.
Konusu ise adından da anlaşılacağı gibi cennette karşılaşacağınız beş kişi kimler olabilir? Aslında bunun sayısı artabilir ya da daha azalabilir. Kısaca söylemek gerekirse bu biraz da yaşarken kimlerin hayatına ne kadar dokunduğunuzla ilgili bir durumdur. Bu dokunuşlar bazen iyi bazen de üzücü olabilir, yani acısıyle tatlısıyla insan hayatta ne yaptıysa karşısına çıkacaktır.
Romanda bahsedilen bir başka husus ise; insanların ilişkilerinde yanlış anladığı, yorumladığı pek çok şeyin gerçekte ne kadar farklı olduğu ve bizim bu durumları o anlarda göremediğimiz.
Roman bize gerçeğe ulaşmanın görünmeyeni görebilmekten geçtiğini anlatıyor.
Annemin kalp ameliyatı olduğu günlerde zaman zaman geç saatlere kadar refakatçi olarak yanında kalıyordum. Yine böyle günlerden birinde babam da gelmişti. Bana: ''Sen sabah işe gideceksin, eve git birkaç saat olsa bile uyu'' deyince yorgun, uykusuz bir halde hastaneden ayrıldım. Saat sabaha doğru üçtü ve İstanbul yolu üzerinde polis çevirmesine takıldım. Memurlar arabayı kenara çekmemi söylerken anlamlı anlamlı güldüler. Biri ''Alkol var mı'' dedi. Yorgun bir ifadeyle hayır anlamında başımı salladım, ama yine de alkol testi yaptılar. Çünkü o anda onların açısından görünen buydu.
Postacı bahçe kapısından içeri girer girmez, evin azgın kurt köpeğinin saldırısına uğrar, can havliyle ağaca tırmanır, ama azgın köpek her şeye rağmen postacının pantolonunu çekip düşürür. Tam bu sırada evin dul sahibesi kapıda görünür:
''Aman kimse görmesin'' der. ''Eğer komşular görürlerse hiç birisi pantolonunuzu köpeğimin çıkardığına inanmaz.''
Esen kalın.
Yazınız katılıyorum
KITABI OKUMAK LAZIM TANITIMINIZA göre..Seçtiğiniz mesajlar da çok ilginç..Görünen ve görünmeyen ilişkisi farklı bır boyutta işlenmiş demek kı..Tbrler degerlı dost..Eline saglık;eksık olma...!
''Aman kimse görmesin'' der. ''Eğer komşular görürlerse hiç birisi pantolonunuzu köpeğimin çıkardığına inanmaz.'' İnanılmaz Güzel bir espri
Güzel bir eser insan olmanın erdemini felsefi açıdan ifade etmiş sizde Güzel bir bağ***tı ile harika özet çıkarmasını harika
Çok teşekkür ederim.
Seven sevdiğinle dünyada ve cennettede beraber olsun entersen o*** köpeğin postacının pantolon cıkarması ve bayanın rahatsız olması kaleminize sağlık sy yazarım
Teşekkürler Hüsnü Bey.