Bugün; yine o mısralar çınlıyor kulaklarımda,... ''Hastane önünde incir ağacı,... Anam ağacı,... Doktor bulamadı bana ilacı,... Anam ilacı,... Baştabip diyor zehirden acı,...'' diye annem sık sık söylerdi bu türküyü, hiç sevmezdim.
İçimden anneme ''Ne olur söyleme, söyleme'' diye isyan ederdim. Çok küçüktüm, duygularımı ifade etmeyi de beceremezdim.
Nereden bilebilirdim ki! Bir gün annemin de bu şarkının sözlerinde olduğu gibi bir acı yaşayacağını,...
Sekiz yaşındaki kardeşimi kanser hastalığından kaybettiğimizde liseye başlamıştım ve - Ölüm - nedir bilmez, sadece yaşlılar ölür zannederdim.
Fakat ergenlikten yetişkinliğe geçtiğim yıllarda memleketimizde pek çok gencin, hatta çocukların siyasi nedenlerden dolayı ölmesine ve öldürülmesine, idam edilmesine tanık oldum.
Yaşanılan bu dehşetli günlerde; annem büyük acısına rağmen kendisini; ''Neyse ki benim çocuğum hasta yatağında öldü, onu o zamana kadar öpüp okşadım.'' diyerek teselli etmeye çalışırdı. Fakat hayatının sonuna kadar, gözlerinde ızdırap dolu bir ifadeyle yaşadı.
Evladını kaybedenlerin acısını çok genç yaşlarda öğrendim.
Ayrıca, çok arzu ettiği halde çocuğu olmayan, olamayan kadınlara rağmen kutlama yapmak; bana kendimi hep suçlu hissettirdi.
Çocuklarının hastane köşelerine terk edip gittiği, arayıp sormadığı, pek çok anne - baba da tanıdım.
Bu durumun tersi olarak; bebekken terk edildiği için - anne sevgisini - hiç bilmeyen, hayatı boyunca hep bu özlemle yaşayan, hatta bu nedenden ruhsal dengeleri bozulan çocuklar da gördüm.
Belki bu sebepten, anneler günlerini de hiç sevemedim.
Analığın sadece fiziksel bir yaratılış özelliği olmadığını düşünüyorum.
Kendisini – Anne - gibi hisseden; doğursa da, doğurmasa da gerçek analığı yaşayan ve yaşamış bütün kadınları sevgiyle kucaklıyorum.
Esen kalın,...
Canım benim okafar güzel anlatmışınki o yıllar gözümün önünden bir filim şeridi gibi geçti yüreğim acıdı Minik kardeşim kuzenim Tuncayım ah benim bir tanem şuan o günleri hatırlamak o anı yaşamakla aynı Nurlar içinde uyu yakışıklı zeki minik prensim gül ab*** seni çok sevmişti sen zaten melek doğdun melek gittin seni çok özledim.Bebeğim
Benim için günlerin hiçbir önemi yok annemi babamı kimseye muhtaç etmedim ve haftanın 3 günü onların yanındaydım, doğum, sevgililer gününü sadece hatırlama anlamında kutlardım hediye almak için günleri beklemeye gerek yoktu içimden geldiği zamanlar zaten alırdım.
Bu anneler günü konusu uzun uzun tartışılmasını gerektiren bir hayli geniş bir konudur. genelleme yaparsak sizinle aynı fikirde olduğumu söyleyebilirim.
Sy yazarım evvela tüm annelerin önünde saygıyla eğiliyor bu günkü yazınız birazda beni anlatıyor anneme hiç doyamadım ama hayatta herşey ya*** maalesef ölüm gerecek diyorum kaleminize sağlık diyorum