Televizyon kanallarında gösterilen dizi filmlerimize göre ''Yüksek Sosyete'' nasıl yaşar ve bu filmlerimize nasıl yansır anlatmaya devam ediyorum. Bunlar elbette benim kendi açımdan gördüklerim, okurlarımın da mutlaka farklı tespitleri vardır.
1-) Asıl kız ya da erkek, fakir bile olsalar bu fazla uzun sürmez. Mutlaka İstanbul'da boğaza karşı bir yalıda oturur, senaristin keyfine göre muhteşem bir çiftliğe ya da konağa kapağı atarlar. (Seyredenlerin hayal dünyasını genişletiyor.) Dolayısı ile normal insanların yaşadığı bir ev göremezsiniz, olsa bile çok nadirdir.
2-) Gerçek hayatta bu genellikle olmaz, ama dizilerimizde zengin erkekler hep fakir kızlara, zengin kızlar da fakir erkeklere aşık olurlar. ( Birbiriyle asla bir araya gelmeleri mümkün olmayan bu iki uçtan insanı senarist ne yapar eder bir araya getirir. Bu da yedinci sanatın büyüsü olsa gerek. )
3-) Zengin kız ya da erkek, güzel ve yakışıklı eğitimli ve meslek sahibi olmalarına rağmen evlenmek söz konusu olduğunda ne hikmetse, eğitimsiz, cahil birini tercih ederler.
4-) En önemlisi ise memleketimizde neredeyse hiç polis yok gibidir. Herkes istediğine her türlü kötülüğü yapar, suç işler, ama polisi asla göremezsiniz. (Senarist artık nasıl bir dünyada yaşadığını hayal ediyorsa!)
Balistik tespitleri yapan kurum ve uzmanlar hiç yok gibidir. Maktule sıkılan kurşun başka yerden gelse bile adamın elinde cinayet aleti varsa bitmiştir. Ve ne hikmetse hayatında eline hiç silah almamış, bunu yapmaktan nefret eden veya çok korkan bir kadın, bazen de erkek, sokak ortasında yatan yaralı ya da ölü biri gördüğünde (İlk işi ambulans çağırmak veya ilgili yerleri hemen aramak değil de) ortada duran silahı eline alıp, sanki kendisi balistik uzmanıymış gibi uzun uzadıya silahı incelemek ve parmak izlerini bırakmak olur.
5-) O çok övündüğümüz Türk Aile yapısını pek çok dizide göremeyiz. Kardeşler birbirlerinin kuyularını kazar, evlenmelerine mani olur, hele hele o amca, teyze, dayı, hala çocukları yok mu? Sevmeyi bırakın nasıl nefret ederler kuzenlerinden, nasıl ayaklarını kaydıracaklarını bilemezler.
6-) Sevilmediği, mutlu olmadığı halde ve hatta, karısının ya da kocasının başkasına aşık olduklarını bildikleri halde evliliğini devam ettirmekte ısrar etmek. Eşini tapulu malı gibi görüp, kendisine de eşine de hayatı zehir etmek. (Bu gerçek hayatta sıkça yaşanan bir durum, bu sebepten bu konuda senaristin hakkını yemeyelim.)
7-) Adamın ya da kadının o kadar zengin olmasına rağmen ne hikmetse hayatında mirasını bırakabileceği bir tek insan olmaması ve mirasın çok ilgisiz birine kalması.
Hapishanede yatanların da istediğini, istediği gibi özellikle de lavaboda şişlemesi, bunların hiç ceza almaması ve ne hikmetse aralarında düşmanlık bulunan kişilerin aynı koğuşlara verilmesi.
9-) Ve yine en fenası ise çocukların pek çoğunun gerçek anne ve babasının kim olduğunu bilmemesi, bunu yıllar sonra öğrenmesi. Erkeklerin genelde karısının dışındaki başka kadınlardan da, kadınların da başka erkeklerden de sonra ortaya çıkacak çocuklarının olması.
10-) Bu tür hadiseler gerçek hayatta kaç kez olabilir bilmiyorum, fakat dizilerimizin neredeyse hepsinde gördüğümüz bir diğer husus da, fakir birinin aniden çok zenginleşmesi. Çok hasta iyileşme umudu olmayan bir kişinin iyileşmesi.
11-) Söylenmesi gereken, hayati önemi olan bir durumun, ilgili kişiye asla söylenmemesi, ama konuşulmaması gereken bir şeyin herkese duyurulması.
12-) Sonunda zengin olmak, rahat yaşamak varsa namuslu olmanın bir öneminin olmaması. ( Bu da doğrudur, bazıları böyle yaşar, çünkü çifte standartlı bir ahlak anlayışımız var, ama çoğunluğu böyle göstermek yanlış olur. )
Ne yazık ki.!!! Toplumu akıl almaz bu tip saçmalıklarla afyonlayıp çürümeyi daha da körüklüyor bu akıl/ mantık dışı çekilen diziler
Malesef bizlerde kuzu kuzu izliyoruz neyse yinede yüreğine sağlık sy yazarım