Televizyon kanallarından birinde, tesadüfen gördüğüm, bir programda sunucu; eşinden boşanmak isteyen; oldukça öfkeli, umutsuz, mutsuz, ezik ve bıkkın görünüşlü kadına soruyordu: ''Kocan sana hiç çiçek aldı mı?''
Bu sorunun devamı şöyle de gelebilirdi: '' Sabah kahvaltını yatağına da getirir mi?'' Ama o kadar saçmalamayı göze alamadı.
Kadıncağız, kendisini kocası ile barıştırmaya çalışan sunucuya, bütün gayretiyle asıl istediğinin çiçek olmadığını anlatmaya çalıştı. Fakat, nafile,... Sunucu hanım çiçek alıp almadığına takılmıştı.
Bir adam düşünün! Karısına ya da hayat arkadaşına akla gelebilecek her türlü hakaretleri yapacak, onu sürekli aşağılayacak , hatta fiziksel olarak da canını yakacak ve bu durum ilişkilerinde mütemadiyen devam edecek, adam yaptığı her eziyetten sonra da, güzel duyguların ifadesi olan çiçeklerden bir demet alarak kadının gönlünü almaya çalışacak,...
Yok böyle bir hayat,...!
Özür dilemek erdemdir denir, ama özür dilemenin - Erdemli bir davranış - olabilmesi için kişinin aynı hatalara sık sık düşmemesi gerekir. Aksi halde bu durum normalliğini ve inandırıcılığını kaybeder.
TV'de izlediğim olayda trajıkomik durum şuydu: Adam işsizdi, bir bebekleri vardı ve karısı sadece karınlarını doyurmanın derdindeydi. Bunun dışında kocasının kendisine iyi davranmasını istiyordu. Fakat tuzu kuru sunucu hala ''Kocan sana hiç çiçek aldı mı?'' diye soruyordu.
Evliliğin ve romantizmin temel yasası sanki buydu!,...
Elbette bunlar da yapılabilir. Ama geçim sıkıntısı çeken, bebeğinin mamasının derdine düşmüş ve kocası tarafından hor görülen bir kadının, hayatında öncelikle arzu edeceği şey eşinin çiçek alması değildir.
Evliliğinde bunları yaşayan bir kadın için mutluluk, romantizm ne olabilir diye insan ister istemez düşünüyor,... Bu da olsa olsa ; kocasının evine ekmek getirmesi ve ağzından çıkacak birkaç tatlı sözdür.
Program yapımcısı ve sunucular bu gibi ayrıntıları bilmiyor olamazlar. Konuklarına bu şekilde yaklaşımları, izleyenlere, reyting uğruna bu insanlarla dalga geçiliyormuş hissini veriyor. Samimi görünmüyorlar.
Her ilişki, evlilik kendi şartları içinde oluşur, devam eder. Her ilişkinin dinamiği farklıdır. Kendi adıma böyle bir durumu yaşamış olsam, çiçeği değil, başka bir şeyi tercih ederim. Hele hele sabah yatağıma kahvaltı falan getirilmesini de hiç arzu etmem. Bu bana kendimi hasta olmuşum gibi kötü hissettirir.
Her şey, her zaman, herkese iyi gelmeyebilir. İnsanlara onların ihtiyaçları ya da talepleri ne ise bu yönde yardım etmek ya da destek olmak gerekir. Aksi halde bu iyilik değil, gösteri yapmak olur.
Esen kalın
İnsanların sinir uclaryla oynuyorlar evlik sadakat cercevesi içinde olmalı diye düşünüyorum
TV. Programları halkın kültürünü örf ve ananelerini yozlaştırmaktan başka bir şey yaptıkları yok zaten
kadın geçim derdinde sunucu çiçek peşinde tabi sunucunun tuzu kuru
Kadın geçim derdinde sunucu çiçek peşinde. tabi sunucunun tuzu kuru
Kadın geçim derdinde sunucu saçmalama peşinde tabii sunucunun tuzu kuru.
Gnelde bireyler, amacı doğrultusunda işlerini sürdürmek ister. Yani "Herkes Kendi Şarkısını Söyler". ya da söylemek ister. Sunucu da olsa aldığı eğitim, kültür ve sosyal farkındalık baskılasa da bazen reyting uğruna sınır tanımaz boyuta ulaşılmaktadır. Oysa, tek amacı düştüğü kıskaçtan kurtulmak ve sadece yaşamını ikame ettirebilmek o***in, romantizmi düşünecek durumda olmadığını anlamak istememek bir karakter zafiyetidir.
Çok haklısınız Emel hanım. Güzel bir yazı olmuş, umarım bu tür programları sunan kişiler de biraz kendilerini eleştrir ve yazınızın ne anlatmak istediğini görür. Saygılar.
Fatih Bey çok teşekkür ederim.
Bazi kliselesmis davranislar var insanlarin kafasinda...Burjuva pisligi diyorum ben bunlara...Yatakta yemek yemek de ne oluyor? Cicek yerine güzel bir kitabi zercih ederim ben örnegin...Tabii herkes benim gibi düsünmek zorunda degil...Ben bana iyi dsvranilmasini isterim...Coceklero koparmaya kiyamam...
Teşekkürler , hemfikiriz Gönül Hanım.